Arama

  • Anasayfa
  • Galeri
  • Tarih
  • Kızı Şadiye Sultan’ın kaleminden Sultan Abdülhamid’in sürgün yılları

Kızı Şadiye Sultan’ın kaleminden Sultan Abdülhamid’in sürgün yılları

Otuz üç yıl devletin başında olan Sultan II. Abdülhamid, Osmanlı'nın en önemli padişahlarından biriydi. Devletin içinde bulunduğu zor zamanlarda yönetimi devralan Sultan'a karşı, 31 Mart olaylarının ardından darbe yapıldı. Kendisine sadık olan Birinci Ordu ile karşı konulması hususunda yapılan teklifleri kabul etmeyerek, Müslüman'ı Müslüman'a kırdıramayacağını söyledi. Tahttan hal edilerek Selanik'e sürgüne gönderilen Sultan Abdülhamid, burada oldukça zor yıllar geçirdi. Bahçeye çıkması, pencerelerin açılması dahi yasaktı. İşte kızı Şadiye Osmanoğlu'nun kaleminden Sultan Abdülhamid'in sürgün yılları...

📌 Bir aralık gözüme bir şey ilişti; bu, Cuma alayına çıkıldığı vakit babamın arkasında duran harem ağasının elinde taşıdığı sarı çanta idi, merak edip ağalardan birine evvelce sormuştum: "Efendimizin su çantasıdır" demişlerdi. Babacığım susuz kalır diye, sigaralarından sonra hemen bu su çantasını da elime aldım.

📌 Kapının önüne iki lando araba getirildi, silahlı askerler etrafta vaziyet almışlardı. Hemen binmemiz için haber geldi, saray halkı başta annelerimiz, kardeşlerimiz olmak üzere, toplanmış ağlıyorlar: "Efendiciğim gitme, bizi de götür" diye bağırıyorlardı. Babam hiç konuşmak istemiyordu, bir aralık bizlere hitaben "Çocuklarım, hepinizin anneleri var, onlarla birlikte kalırsınız, çocuğu olmayan yalnız Fatma Hanım var, o benimle gelsin" dedi. Derhal atıldım: "Efendim şu dakikada maalesef emrinizi ifa edemeyeceğim, evimizde annemle vedalaştım. Kardeşlerime gelince, onlara müdahale edemem. Hiçbir şey istemiyorum, yalnız hayatımın sonuna kadar yanınızda kalacağım, her ne mukadderse beraber olacak" dedim.

  • 8
  • 15
"Hanedanımızın kıymetini hiçbir zaman takdir edemediler"
Hanedanımızın kıymetini hiçbir zaman takdir edemediler

📌 Muhafızların niyeti, arabaya biner binmez babamı derhal götürmek ve bizi geride bırakmak idi, fakat Allah onları şaşırttı, muvaffak olamadılar. Bir haftadan beri cereyanı kesilmiş Yıldız Sarayı'ndan hava karardığı vakit ayrıldık.

📌 Sirkeci İstasyonu'nda subayların refakatinde trene bindirildik ve derhal sessizce hareket ettik. Babama bakıyordum, sakindi. Halinde telaş ve keder görünmüyordu. Yeisimi ve mahzun mahzun baktığımı görünce:

"Benim teessürüm sizin gibi gençlerin ve saraydaki kızların taarruz ve tecavüze maruz kalmaları ihtimalini düşünmekten ileri geliyor. Bana gelince canımın hiç kıymeti yoktur. Ecdadımın bu devlet ve millete büyük hizmetler ifa ettikleri halde birçokları ne felaketlere ne feci akıbetlere uğramışlardır. Hanedanımızın kıymetini hiçbir zaman takdir edemediler. Meşrutiyetin başından beri "Vatanımız!" diye bar bar bağıranlar içinde vatanın ne olduğunu bilmeyenler çoktur. Farkında olmadan yaptığımız hatalar bulunabilir. Kusurdan yalnız Allah münezzehtir. Ben bir insanım ve milletime hizmet ettiğime kanim."dedi.

İkinci Abdülhamid'in yaşadığı en büyük hastalık

Tahtı, saratı, hazinesi ve askerleri elinden alındıktan; böyle karanlık bir gecede, silahların tehdidi altında hangi akıbetin bizi beklediği meçhul iken; babamın mütehakkim bir eda ile söylediği bu sözleri dinlediğim vakit; onun ne kadar büyük, ne kadar kuvvetli ve ne kadar sabırlı bir insan olduğunu hayatımda ilk defa anlıyordum. Tahtının önünde ayaklarına kapanılan, yer öpülen bu insan, şimdi karanlık ve soğuk bir kompartımanın penceresinden, dalgın ufukları seyrediyordu."

📌 İstanbul'dan Selanik'e babamla gelenler, ilk defa Alatini Köşkü'nün avlusunda birbirlerini tam mevcudu ile görüp tanıdılar. Babamın aşçısı, kahvecisi, dört tane harem ağası ve haremden kendi arzularıyla hizmet için gelen dört kız mevcudun arasında idi.

📌 Hemen köşkün içinde yerleşmeye ve babamı istirahate geçirmeye koyulduk. Selanik Valisi bize bir tepsi yemek ve dondurma göndermişti. Babam bunları geri çevirdi. Biz o kadar susamıştık ki, dayanamayarak kaşıkları unutulmuş dondurmaları alıkoyup parmaklarımızla yemiştik.

  • 10
  • 15
Alatini Köşkü'nde sürgün günleri
Alatini Köşkü’nde sürgün günleri

📌 Alatini Köşkü şehir dışında büyük arazi ortasında üç katlı güzel bir binaydı, denize bakıyordu, mobilyaları çok eksik idi, yemek salonunda bir masa, birkaç sandalye vardı. Odaların bazılarında demirden eski somyalar ve üzerlerinde içi ot dolu küçük yastıklar bulunuyordu.

📌 Babam yatakta yatmazdı. Kendine mahsus şezlongları vardı. Onların üzerinde yatardı. Günde ne fazla beş saatlik bir uykusu vardı. Babam birinci katta bir odayı seçti. İki koltuğu bir araya getirip kendine yatacak yer yaptı, "İşte yatağım!" dedi.

Abdülhamid hakkında tarihe şerh düşen sözler

  • 11
  • 15

📌 Babamı mahzun ve kederli sanıp, mahsusen gülerek ve neşe ile yanına gittim, koynumdaki sigaraların hepsini kendisine teslim ettim, çok memnun oldu.

"Su çantanızı da getirdim, fakat anahtarı yok. Belki Nadir Ağa'da kalmıştır, bir çakı olsa da kessek, belki susuzsunuzdur." dedim. Güldü ve "Bunda su yoktur, sudan daha mühim şeyler vardır. Bu hususu bilahare seninle görüşürüz" dedi. Beni yanallarımdan tekrar tekrar öptü. "Bu vaziyetimi görüp de beni mahzun zannedip kederlenmeyin kızım!" dedi. "Çok memnunum. Ceddimin hangisi fazla hizmet gayreti göstermişse, canlarını da bu uğurda kaybetmişlerdir, ben yalnız hal-i tabii ölmeyi tercih ederdim. Ne öldürülmek ve ne de intihar etmek isterim.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN