Mahya sanatı nasıl doğdu?
Geçmişten günümüze, Ramazan ayının gelişi daima şehirdeki birtakım değişikliklerle kendini göstermeye başlar. Tezgahları dolduran hurma ve iftariyelikler, fırınların önündeki pide kuyrukları ve pastane vitrinlerindeki güllaç tepsileri… Ramazan'a kavuştuğumuzu bize en çok hissettiren unsurlardan biri de minareleri ve gökyüzünü süsleyen mahya ışıklarıdır. Fikriyat olarak, Osmanlı'da bir hat levhası ile başlayan mahya ışıklarının asırlık yolculuğunu sizlerle buluşturuyoruz.
Giriş Tarihi: 14.05.2019
13:13
Güncelleme Tarihi: 22.04.2021
09:36
'MAHYA' KELİMESİNİN KÖKENİ
Yine "mâh" kelimesinin Farsçada ay anlamına geldiği ve Osmanlı edebiyatında aydınlığı, güzelliği, yüz aydınlığı ve güzelliğini temsil eden bir mazmun olarak çokça kullanıldığı, hatta birçok Osmanlı sultanının isimlerinde de yer aldığı göz önünde bulundurulursa, Ahmed Rasim'in bu konudaki tespitlerinin yerinde olduğunu söylemek mümkün.
Şemseddin Sami ise, Kamus-ı Türkî adıyla bilinen sözlüğünde, kelimenin "mâh" ismine Arapça "yâ" nispet ekinin getirilmesiyle oluşturulmuş galat bir tabir olduğunu söylüyor.
‘AYA ÖZGÜ’ MÜ, ‘SIRALANMIŞ’ MI?
Aslında Şemseddin Sami'nin tarifi de bizi Ahmed Rasim'in varsayımına götürüyor. Yani Şemseddin Sami'nin verdiği tarif de kelimenin kuruluşunda "aya özgü" anlamının yer aldığını söylüyor.
Ahmed Rasim'e göre, bir diğer ihtimal de mahya kelimesinin Farsçada "sıralanmış" anlamına gelen "müheyyâ" kelimesinden Türkçeleşmiş olabileceği.
‘MİNAREYE KAFTAN GİYDİRMEK’
Osmanlı döneminde Ramazan aylarında çift minareli camilere mahya asılırken, tek minareli camiler aydınlanmaktan mahrum bırakılmıyordu. Camilerin minarelerine, bazen de kubbelerine kaftan giydiriliyordu.
Kaftan denince akıllara ilk olarak kumaş gelse de; minareler, külâhından küpüne kadar yukarıdan aşağıya kandillerle donatılıyor ve buna "kaftan giydirme" veya "kaftanlama" deniliyordu.
Osmanlı'daki ramazan gelenekleri
MAHYALAR ZEYTİNYAĞI İLE AYDINLATILIRDI
Geçmişte, mahyaları aydınlatmak için kandillerin içine zeytinyağı kullanır, kandile konan yağın miktarına göre kandilin yanma miktarı ayarlanırdı.
Bir kandilin üç saat boyunca yanması için, o kandile 12 dirhem yağ konur; fitil fıstık çöpüyle yapılıp parlak yanması için tatlı su sazı kavrulup çatlatılırdı.
MAHYALARIN SÖNMESİ NASIL ENGELLENİRDİ?
Ardından üzerine pamuk sarılarak şamandıra kandilin dibine oturtulur, minarenin içinde özel tellere asılırdı.
Kandiller yuvarlak, büyükçe bir kutunun içine oturtulur, kırılmasın ve sönmesin diye kutunun kapağı kapatılırdı. Emek isteyen daha birçok işlemden sonra mahya tamamlanarak, camilerin minarelerine asılırdı.
Osmanlı'nın Ramazan geleneği cerre çıkma nedir?