Osmanlı Devleti'nin kısa zamanda büyümesi ve dolayısıyla iş hacminin genişlemesi, tuğra çekmeyi bilen ve adına nişancı denen memurlara ihtiyaç duyulmasına sebep olmuştur. Resmi bir evrak, defterdar ve reisülküttab (dışişleri bakanı) tarafından kontrol edildikten sonra vezir-i azama gider; onun da incelemesinden geçtikten sonra nişancıya yollanır; o da gelen evrakın üzerine tuğrayı çekerdi.
Yüksek bir rütbe olan nişancılık 18. yüzyıl sonlarında önemini kaybetmeye başlayınca onun yerini tuğra-nüvis (tuğra çeken) denen hattatlar almaya başladı. Daha sonra da bu hattatlara tuğrakeş adı verildi. Daha önceleri tuğrakeşlere tuğrai, tevkii ve muvakki gibi isimler verilmiştir.