Mekteb-i Sultani hakkında bilinmesi gerekenler
Eğitim sistemimizde önemli bir yeri olan Mekteb-i Sultani, Sultan Abdülaziz tarafından ilk kuruluş sebebine yakın bir sebeple, yine devletin önemli kademelerindeki eğitimli eleman açığını kapamak amacıyla 1 Eylül'de kuruldu. Fakat zamanla okul adeta yabancılarla yerli gayrimüslimlerin imtiyazlı olarak faydalandıkları bir kurum haline gelmiş, ajan öğretmenler ve Balkanlarda isyan çıkartan kişilerin mesken tuttuğu bir yer haline gelmişti. Peki, Mekteb-i Sultani'ye kayıt şartları nelerdi? Ajan öğretmenler, Mekteb-i Sultani'den nasıl gönderildi?
Giriş Tarihi: 01.09.2019
14:22
Güncelleme Tarihi: 04.09.2019
08:57
Beyoğlu semtinde bulunan Galata Sarayı'nda eğitime başladığı için Galatasaray Mekteb-i Sultanîsi adını alan mektebin açılışına çeşitli tepkiler geldi. Daha kuruluş çalışmaları sırasında ikinci müdürlüğe tayin edilen Kaymakam İsmâil Bey, maiyetinde bulunduğu Harbiye Nâzırı Nâmık Paşa'nın muhalefeti yüzünden görevine başlayamadı.
Rusya, Türkiye'de Fransız nüfuzunun yayılması endişesiyle, böyle bir okulun açılışına karşı çıkarken öte yandan kendisi de Rusça eğitim yapacak bir okul için Babıâli nezdinde girişimde bulunduysa da sonuç alamadı.
MEKTEB-İ SULTÂNÎ'YE GİDENLER AFOROZ EDİLECEK!
Museviler, Hristiyan müdürün yönetimindeki bir okula çocuklarını göndermekte tereddüt ettiler. Katoliklerin tutumu ise daha sert oldu. Papa, çeşitli milletlere mensup öğrencilerin bir arada bulunmasının Katolik çocuklarının ahlâkını bozacağı gerekçesiyle Mekteb-i Sultânî'ye Katolik öğrencilerin girmesini yasakladı.
Hatta Papa IX. Pius Osmanlı uyruğundaki Katoliklerden çocuğunu Mekteb-İ Sultani'ye gönderenleri aforoz edeceğini açıkladı. Ancak Fransa'nın girişiminden sonra papalık bu yasağı kaldırdı. Bu tepkilere rağmen Osmanlılık anlayışını yansıtan bir kurum oluşturuldu.
OSMANLI HOŞGÖRÜSÜNÜN YANSIDIĞI SULTÂNÎ
Dışarıdan ve gayrimüslim çevrelerden gelen bu tepkilere karşılık Osmanlı ulemasından, Müslüman çocuklarının okula verilmesi konusunda herhangi bir muhalefet olmaması dikkat çekicidir. Batı medeniyetinin dini liderlerinden gelen tepkilerinin aksine, Osmanlı devlet adamları okulun başarıya ulaşması için büyük gayret sarf ettiler.
Sadrazam Âlî Paşa, mektebin açılışından üç ay kadar sonra Maarif Nâzırı Saffet Paşa, Ticaret Nâzırı Davud Paşa ve Hariciye nâzırı müsteşarı da yanında olduğu halde mektebi ziyaret etti.
Osmanlı hükümetinin ilgisi sayesinde okulun mevcudu hızla arttı. Öğrenci sayısı 14 Ekim 1868'de 430 iken 4 Kasım'da 450, 30 Kasım'da 480, 17 Şubat 1869'da 496, 10 Martta 502, 7 Nisan'da 515, 5 Mayısta 522, 2 Haziran'da 524 ve nihayet 2 Mart 1870'te 640 oldu.
Bu sayı mektebin o tarihlerde ulaştığı en yüksek rakamdır. Bunun 273'ü (% 43) Müslüman, 367'si (% 57) gayrimüslimdi.
AJAN-ÖĞRETMENLER VE İSYANCILAR OKULDAN NASIL GÖNDERİLDİ?
13 Şubat 1877 müdürlüğe getirilen Ali Suâvi, Mekteb-i Sultânî'nin eğitim sistemini beğenmiyordu. Hatta kuruluşundan beri okulda eğitim dilinin Fransızca olmasına Fransız nüfuzunu arttıracağı endişesiyle karşı çıkıyordu.
Ali Suâvi, göreve başladığı sırada Mekteb-i Sultânî'de kırk üç öğretmen bulunuyordu. Bunların on ikisi Müslüman, otuz biri gayrimüslimdi.
Ali Suâvi'nin Sultan'a verdiği lâyihaya göre Müslüman öğrencilerden on altı kişi tam ücret ödediği halde doksan dört Ermeni'nin tamamı, yüz yirmi iki Rum'dan on ikisi ve elli iki Bulgar'dan kırk dokuzu ücret ödemiyordu. Parasız okuma hakkı sadece Osmanlı tâbiiyetinde olanlara tanındığı halde dört Rus, on altı Fransız, sekiz İtalyan, iki İngiliz ve iki Yunan uyruklu da bu haktan faydalandırılmıştı. Okul âdeta, yabancılarla yerli gayrimüslimlerin imtiyazlı olarak faydalandıkları bir kurum haline gelmişti.