İngiltere neden Osmanlı'dan yardım istedi?
600 yıldan fazla bir süre dünyanın en önemli coğrafyasında hakimiyet kuran ve üç büyük imparatorluktan biri olan Osmanlı İmparatorluğu bugünkü dünyanın oluşmasındaki en önemli aktörler arasındadır. Osmanlı'nın bugünkü dünyanın Kafkasya, Balkanlar ve Ortadoğu gibi en problemli üç bölgesinin de içinde olduğu çok geniş topraklar üzerinde asırlardır süren hâkimiyetinin günümüze tesiri çok büyüktür. Osmanlıların izlediği siyasi ve dini politikalar günümüz modern dünyasının şekillenmesinde önemli rol oynadı. Peki, İngiltere neden Osmanlı'dan yardım istedi? Osmanlı'nın Afrika'daki rolü neydi?
Giriş Tarihi: 17.04.2019
09:20
Güncelleme Tarihi: 17.04.2019
10:41
Osmanlı'nın mukaddes toprakları koruma mücadelesi
Ümit Burnu'nun keşfinden sonra Portekizliler, Hint Okyanusu'nda hâkimiyet kurmuşlardı. Memluk Devleti, Cidde'ye çıkarak Mekke ve Medine'yi tehdit eden Portekizlilerin işleyişini durduramıyordu. Hindistan'dan mal akışı da Portekizliler sebebiyle azalmıştı. Bu durum Mısır'ın zenginliğinin sona ermesi demekti. Memluklüler, deniz gücü bakımından zayıf oldukları için Osmanlılardan yardım istediler. II. Bayezid'in son dönemlerinde bir filo gönderildi. Daha sonraki yıllarda artan Portekiz tehdidi İslamiyet'in iki mukaddes şehri olan Mekke ve Medine'yi tehdit etmeye başladı. Mekke şerifleri Osmanlılardan yardım istemeye kalktılarsa da Memluk idaresi bunu engelledi. Memluk idarecilerinin, Portekizliler yüzünden azalan devlet gelirlerini artırmak için ek vergiler ihdası ülkede karışıklığa yol açtı.
Yavuz Sultan Selim zamanında bu şartlar altında Suriye ve Mısır'ı ele geçiren Osmanlılar, Hindistan ticaret yıllarının önemli bir kısmına hâkim oldular. Portekizlilerin Kızıldeniz'deki hâkimiyetinin sona erdirilmesi sayesinde Hindistan'dan mal akışı Osmanlı ülkesi üzerinden Avrupa'ya yapılmaya başlandı. Osmanlıların Hint Okyanusu'ndaki mücadelesi, Hindistan ticaretinin 17. yüzyılda Hint sularında İngiltere ve Hollanda'nın faaliyetlerine kadar Akdeniz üzerinde yapılmasını sağladı. Akdeniz'deki önemli liman kentleri zenginliklerini bir müddet daha sürdürdüler.
Kuzey ve Doğu Afrika sömürgeleşmekten ve Hristiyanlaşmaktan kurtuldu
Osmanlı İmparatorluğu 16. yüzyılda dünya siyasetinde yön verecek bir duruma gelmesi Kuzey Afrika'nın tarihi gelişimini de yakından etkiledi. 1492'de Endülüs'ün son kalıntısı Gırnata'nın düşmesinden sonra İspanyol ve Portekizliler, Kuzey Afrika'ya yerleşmeye başlamışlardı. Osmanlı İmparatorluğu, Barbaros ile birlikte denizlerde etkin bir hale gelince Kuzey Afrika'da Avrupalılarla hâkimiyet mücadelesine girdi. Habsburgların Kuzey Afrika'yı ele geçirmeleri bu bölgelerdeki Türk korsanlarıyla Osmanlıların işbirliği yapması sayesinde önlendi.
Osmanlı hâkimiyeti tanıyan Barbaros kardeşler sayesinde Nitekim Cezayir'i işgal etmek isteyen İspanyollar 1541'de bozguna uğratıldı. 1551'de Turgut Reis Trablusgarp'ı yani Libya'yı Osmanlı hâkimiyetine soktu. Tunus 1533'te Barbaros Hayreddin Paşa tarafından fethedilmiş fakat kısa bir süre sonra kaybedilmişti. II. Selim zamanında 1574'te Sinan Paşa tarafından ikinci kez fethedildi. Osmanlı hâkimiyeti Fas'a kadar ilerlemişti. Fas'ta başlayan taht kavgasına müdahale edilerek burasının Portekiz himayesine girmesi önlendi. 4 Ağustos 1578'de Fas'ta yapılan Alkazar Savaşı'nda Portekiz Kralı ölmesiyle ve bu ülkede Osmanlı himayesi dönemi başladı.
Osmanlıların Kuzey Afrika hâkimiyeti kıtanın içlerinde bulunan ancak sahille ilişkileri sebebiyle İspanyol ve Portekiz nüfuzu altına giren bugünkü Nijerya, Nijer, Çad, Mali devletlerinin topraklarında hüküm sürmekte olan Bornu, Songay, Timbuktu Sultanlıkları gibi Müslüman devletlerini de kurtardı. Bu sultanlıklar Osmanlı padişahını halife olarak tanıyıp, tabi oldular.