Ölüm döşeğindeyken bile Azerbaycan’ın yardımına koşmuştuk
I. Dünya Savaşı'nın ve Osmanlı İmparatorluğu'nun son günlerinde Nuri Paşa'nın komutasındaki Kafkas İslam Ordusu, Ermeni-Rus ve İngilizler'i mağlup ederek Bakü'yü işgalcilerden kurtarıp, Azerbaycan Türkleri'ne yapılan zulmü sonlandırmıştı.
Giriş Tarihi: 11.10.2020
10:12
Azerbaycan Türkleri'nden müteşekkil milli ordu güçlendirilirken Kafkas İslâm Ordusu da her gün biraz daha Bakü'ye yaklaşıyordu. Kısa bir süre sonra Bakü tamamen kuşatıldı. Bakü'nün alınması an meselesiydi. Rusya'dan yardım gelmeyeceği de kesinleşince, işgalciler Irak ve İran'da bulunan İngilizler'den yardım istediler. 26 Temmuz'da Bakü Komünü'nün yerine İngiliz destekli Ermeni- Menşevik yönetimi işbaşına geçti.
Harbiye Nazırı Enver Paşa, Bakü'nün teslim olmaya zorlanması yönünde 5. Kafkas Fırkası Komutanı Mürsel Paşa'ya emir verdi. Mürsel Paşa'nın 3 Ağustos 1918'deki teslim çağrısını reddeden Bakü işgalcileri, sonuna kadar savaşacaklarını söylediler. İngiltere'nin gönderdiği yardımın ilk kısmı 4 Ağustos 1918'de Bakü'ye ulaştı. Sonraki günlerde İngilizler'in asıl birlikleri de Bakü'ye girdi. Bakü'de yaklaşık 10 bin kişilik bir kuvvet vardı. Kafkas İslâm Ordusu ise yaklaşık 14 bin askerden müteşekkildi.
Bütün hazırlıklar tamamlandıktan sonra Türk ordusu, 5 Ağustos 1918 saat 04.25'te Bakü'ye ilk büyük taarruzunu başlattı. Taarruzun ilk saatlerinde büyük başarılar elde edildi fakat Türk ordusunda yeterli top mermisi yoktu. Öğleden sonra Türk topçularının mermisi tamamen bitti ve Kafkas İslâm Ordusu, Bakü'de 4 kilometre geri çekilerek, yeni taarruz için hazırlıklara başladı. İlk taarruzun başarısız olması Bakü'deki Türklerin moralini bozmuştu.
Kafkas İslâm Ordusu, Bakü'yü kurtarmak için ikinci taarruzunu 14 Eylül'de saat 02.00'de gece baskınıyla başlattı. Kısa sürede Bakü'nün birinci ve ikinci savunma hatları elegeçirildi. İngiliz, Rus ve Ermenilerden oluşan düşman kuvvetleri bozgun hâlinde kaçtılar. İngiliz birliklerinin komutanı General Dunsterville, birliklerini Bakü limanında gemilere bindirerek şehirden kaçtı. Mücadeleler 15 Eylül'de sokak çatışması şeklinde devam etti. Bakü, Kurban Bayramı'nın birinci gününde saat 10.30'da kayıtsız ve şartsız Türk ordusuna teslim edildi. Şark Orduları Grubu Komutanı Halil Paşa ve harekâtı yöneten Nuri Paşa, 16 Eylül'de Bakü'ye girdi.
Kafkas İslâm Ordusu, Bakü'ye hâkim olduktan sonra da zaferler kazanmaya devam etti. 6 Ekim 1918'de Derbend'i ele geçirdi. Cemil Cahid Bey komutasında 9 ve 106. Kafkas alayları Karabağ'a gönderildi. Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslâm Ordusu 8 Ekim 1918'de Şuşa'ya kadar hâkimiyet kurdu. Karabağ'ın tamamen düşmesi an meselesiyken 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi imzalandı. Ateşkesin 11 ve 15. maddelerine göre Türk kuvvetleri Kafkaslar'dan tamamen çekilecek ve Osmanlı hükümeti Bakü'nün işgaline itiraz etmeyecekti. Osmanlı yönetimi son bir hamle yaparak Kafkasya'da kalmak isteyen subay ve askerlere izin verdi. Ancak İngilizler'in sert notası üzerine Türk ordusu 17 Kasım 1918'de Bakü'yü boşaltmak zorunda kaldı. Azerbaycan Devleti'nin hizmetine girdiğini beyan eden Nuri Paşa ise birkaç gün sonra Osmanlı ordusundan çıkarıldı.
'NE ZAMAN BİR TEHLİKE OLURSA KOŞACAĞIM'
Mehmet Çevik bir makalesinde zikrettiği 10 Mart 1920 tarihli bir İngiliz raporunda Nuri Paşa'nın şunları anlattığını yazar:
"Bütün Türkler milliyetçidir. Biz haklarımızı arıyoruz, Türkiye'nin haklarını, başka bir şey düşünmüyoruz. Biz milliyetçiler sadece Türk Milleti için çalışmak istiyoruz... Biz milliyetçiler Türk'üz. Bütün gerçek Türklerin yaptığı gibi Türkiye için ölürüz. Uyruğu ne olursa olsun her insanın kalbindeki derin düşünce milletinin düşüncesidir. Türkiye'ye iyi olan benim dostumdur, Türkiye'nin düşmanı olan benim de düşmanımdır. Halkımız için mücadele ediyoruz ve etmeye de devam edeceğiz. Şerefiyle ölmeyen insan, şerefsizce ölecektir. Türkiye iyi ise ben mutluyum, Türkiye iyi değilse ilk önce ben mutsuzum… Müslümanlar benim kardeşimdir. Müslümanlara yardım etmek istiyorum. Bağımsız bir Azerbaycan görmek istiyorum. Bugün Azerbaycan'ın bağımsızlığı tanınmıştır. Bugün onun için yapacağım bir şey yok, fakat ne zaman bir tehlike olursa yardıma koşacağım."
Erhan Afyoncu - Sabah