Osmanlı çiçekçileri ve çiçekleri
Çiçek ve bahçe meraklıları tarafından çeşitli zamanlarda yazılmış kitaplara Şükufename adı verildiğini biliyor muydunuz? Peki, bu alanda yapılan ilk yayının hangisi olduğunu? Osmanlı topraklarına gelen Avrupalıların hayran kaldığı çiçek sevgisine dair örnekleri sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 27.06.2019
09:23
Güncelleme Tarihi: 27.06.2019
09:35
Sözlükte "çiçek " anlamına gelen şükûfe kelimesi tezhip sanatında, 17. yüzyılın birinci yarısında Avrupa resim sanatı etkisiyle ortaya çıkan çiçek minyatürleri için kullanılır. Çiçekçiliğin bir meslek haline geldiği, zevk ve safa dönemi diye adlandırılan Lâle Devri gündelik hayatta, sanat, ilim ve teknik alanlarında yenileşmenin başlangıcı sayılmış, bu değişim süsleme sanatlarında da etkisini göstermiştir.
Uzun bir tarihi süreçte farklı üslûplarla gelişen Türk bezeme sanatları 16. yüzyılda klasik çağına ulaşmışken Batı dünyasının zevk ve sanat anlayışının yaygınlaşmasıyla klasik dönemin renk, desen ve kompozisyon birikimi ihmal edilmiş, barok ve rokoko tarzı Türk tezyinatına girmiştir.
Klasik üslupta eser veren sanatkârlar bu akımın önüne geçememiş, buna karşılık natüralist bir görüşle yaptıkları çiçek ve çiçek buketi minyatürleri kısa zamanda benimsenmiş ve şükufe tarzı diye adlandırılan yeni bir üslûp oluşmuştur.
Yüzlerce çiçek (gül, lâle, sünbül, karanfil, nergis vb.) yetiştiricisinin ve yetiştirdikleri çiçeklerin isimlerinin yer aldığı eserler tozlu raflarda gün ışığına çıkarılarak ulaşılabilir hâle getirildi. Ekrem Hakkı Ayverdi'nin özel kütüphanesinde bulunan Lâle Mecmuası hakkında yazdığı kitap da bu alanda yapılan ilk yayın olarak bilinir.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız.
Ekrem Hakkı Ayverdi'nin ilk kitabı olan bu risalede, Lâle-i Rûmî hakkında benzersiz bir bilgi kaynağı olan yazma bir lâle mecmuası tanıtılır. Ayverdi'nin, dünyada tek nüshası bulunan bu resimli mecmuayı Osmanlı mimarisi hakkındaki büyük eserlerini bastırırken bazı önemli yazmalarla birlikte satmak zorunda kaldı.
18. Asırda Lâle 'nin baskısını hazırlayan M. Uğur Derman , mecmuayı İstanbul'da kimin satın aldığı yolundaki sorularına Ekrem Hakkı Bey'den cevap alamadığını söyler. Daha sonra bir şekilde yurt dışına çıkarılan mecmua, uzunca bir süre Robert de Belder isimli Belçikalı bir koleksiyoncunun kütüphanesini süsler.
Söz konusu mecmuada , isimleri de kaydedilen elli kadar Lâle-i Rûmî çeşidinin renkli resimleri yer almakta ve bu lâlelerin Avrupa lâlelerinden çok farklı olduğu açıkça görülmektedir. Lâle Devri'nin büyük ressamı Levnî'nin minyatürlerinde, bazı figürlerin ellerine tutuşturulmuş lâleler de bu mecmuadaki lâlelere çok benzer. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi'nde korunan Sünbülname adlı murakka albüm de iki ayrı incelemeye konu olmuştur.
Albümde, aralarında koruyucu ince kâğıtların bulunduğu levhaların bir yüzlerinde suluboya sünbül resimleri, diğer yüzlerinde ise ta'lik yazı ile sünbüllerin adlarının zikredildiği, Hıfzî, Salahî ve Hüseyin adlı şairler tarafından yazılmış birer kıt'a bulunmaktadır.
Hicrî 1149 (1736) tarihini taşıyan albümün ilgi çekici tarafı, levhalar arasındaki koruyucu kâğıtlara altın yaldızla yapılmış koruyucu çerçeveler içinde, biri Türkçe, biri yabancı, ikişer ismin yazılmış olmasıdır. Meselâ Nahl-i Sûr ile birlikte Klodius, Mümessek 'le birlikte Frislandiya Beyi adları zikredilmiş.
Sanat tarihçisi olarak şükûfenamelere özel bir ilgi duyan Yıldız Demiriz'in de Osmanlı Çiçek Yetiştiriciliği adlı bir kitabı daha vardır. Bu kitabın birinci bölümünde, şükûfenamelerde yer alan çiçek resimlerinden ressamları tesbit edilebilenler bir araya getirilmiş.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız.
İkinci bölümde Mehmed Ubeydî Efendi'nin Netayicü'l-Ezhar , Mehmed Aşkî'nin Risâle-i Takvim-i Lâle ve Şeyh Mehmed Lâlezarî'nin Mizanü'l-Ezhar adlı eserlerinin çevriyazıları, üçüncü bölümde ise yazma kaynaklarda sözü edilen çiçeklerin ticarî adlarının alfabetik dizini ve çiçeklerle ilgili tariflerde kullanılan terimler yer alıyor.
Millet Kütüphanesi Ali Emirî yazmaları arasında yer alan ve Şükûfenâme ismiyle kaydedilen bir yazma da Prof. Dr. Hayati Develi tarafından yeni harflere aktarıldı ve yazmanın tıpkıbasımıyla birlikte İstanbul Araştırmaları Enstitüsü tarafından yayımlandı.