Osmanlı Devleti'nin son vakanüvisi: Abdurrahman Şeref Bey
Osmanlı Devleti'nde resmi tarihçiler için kullanılan bir unvan olan vakanüvisin son temsilcisinin Abdurrahman Şeref Bey olduğunu biliyor muydunuz? 18 Şubat 1925 tarihinde hayata veda eden Abdurrahman Şeref Bey'i ölüm yıldönümünde, Osmanlı Devleti'nin sonuna kadar devam etmiş ve daima saygınlığını korumuş bir memuriyetlik olan vakanüvislik özelliği ile birlikte hatırlıyoruz.
Giriş Tarihi: 18.02.2019
13:22
Güncelleme Tarihi: 10.02.2020
14:10
Vakanüvis, Osmanlı döneminde, zamanın olaylarını saptayıp tarihe geçirmekle görevli devlet tarihçisi anlamına gelir. 16'ncı yüzyılın ikinci yarısında yaşayan Tâlikîzâde Subhî ile 17'nci yüzyılın ilk yarısında edebî vasfı ağır basan, yarı resmî tarihçilik sayılabilecek şehnâmeciliğin son temsilcilerinden İbrâhim Mülhemî ve devrin ünlü münşîlerinden Nergisî bu sıfatla nitelenmişti. Osmanlılar'da resmî tarihçiliğin bir devlet görevi olarak ihdası ve kurumlaşması 18'inci yüzyılın başında Amcazâde Hüseyin Paşa'nın sadrazamlığı dönemine rastlar.
Vakanüvisliğin ortaya çıkışıyla ilgili farklı görüşler vardır. Bunlardan en yaygın görüş, Kanûnî Sultan Süleyman devrinden itibaren sürekli bir devlet hizmetine dönüşen şehnâmenüvîsliğin devamı olduğudur. Bununla birlikte resmî nitelikleriyle birbirine benzeyen iki kurumun amaç, vasıta ve ürünlerinin ana karakteri biraz farklıdır. Diğer bir görüşe göre ise vakanüvislik, II. Bayezid'in İdrîs-i Bitlisî'ye ve Kemalpaşazâde'ye Osmanlı tarihi yazdırma geleneğinden doğmuş, vekâyi'nâmesini IV. Mehmed'in şifahî emriyle yazan Abdurrahman Abdi Paşa "ilk vakanüvis" kabul edilmiştir. Ancak sözlü emirlerle geçici bir maksat veya özel bir hizmet için vekâyi' yazmakla Dîvân-ı Hümâyun'a bağlı daimî bir devlet hizmeti olan vekâyi'nüvisliği birbirinden ayırmak gerekir. Önceleri vekâyi'nüvis denilen devlet görevlisine 19'uncu yüzyılın ilk yarısından itibaren vakanüvis adı verildiği anlaşılır.
ABDURRAHMAN ŞEREF BEY KİMDİR?
Abdurrahman Şeref Bey, Tophane-i Amire muhasebe kâtiplerinden Hasan Efendi ile Şevket Feza Hanım'ın oğluydu. İlk derslerini mahallenin imamı Hafız Mehmet Efendi'den aldı ve evlerine yakın olan sıbyan mektebinde resmi öğrenimine başladı. Daha sonra Eyüp Rüştiyesi'nde okudu. Bir süre medreseye devam etti, Mekteb-i Sultanî (Galatasaray Lisesi)'nin Türkçe ve Fransızca bölümlerini tamamladı. 1867-68 tarihlerinde İstanbul'da Mahrec-i Aklam adlı okulda eğitimini devam ettirdi.
Eğitimci olarak çalışma yaşamına başlayan Şeref Bey; Sırasıyla Mahrec-i Aklâm-ı Şâhâne, Mekteb-i Sultânî ve Dârülmuallimîn (Erkek Öğretmen Okulu)'de tarih-coğrafya öğretmenliği (1873-88) yaptı. 13 Nisan 1878 yılında Mekteb-i Mülkiye-i Şahane müdürlüğüne atandı ve bu okulda uzun süre hem müdürlük hem de öğretmenlik yaptı.
13 Şubat 1895'te Galatasaray Lisesi müdürlüğüne atandı, bu görevden 14 Eylül 1908 yılında ayrıldı. Daha sonra Defter-i Hakani Nazırlığı (Tapu Sicil Muhafızlığı) yaptı ve 15 Aralık 1908 yılında ise Ayan Meclisi (Senato) üyeliğine getirildi, ertesi gün Maarif Nazırı (Eğitim Bakanı) vekilliğine atandı. Abdurrahman Şeref ilk kez Hüseyin Hilmi Paşa Hükümeti'nde Maarif (1909-13) ve Evkaf (Vakıflar, 1918) nazırlıkları, Şurayı Devlet (Danıştay) başkanlığı, (1919) görevlerinde yer aldı.