Osmanlı ekonomisinin can damarı; esnaf
Osmanlı dönemindeki esnaflar, bulunduğu mahalleyi kendi mahallesi gibi benimseyerek halk ile adeta bir aile bağı kurardı. Peki, Osmanlı'da esnaf olmanın şartları nelerdi? Osmanlı'da esnaf ve zanaatkarların kurduğu dayanışma örgütlerine ne denir? Osmanlı'daki günlük hayatı gösteren fotoğraflarının yanında, Osmanlı'nın son yılları ile Cumhuriyet'in ilk çeyreği arasındaki döneme dair birçok yazışma, fotoğraf ve belge erişime açıldı. Osmanlıca, Arapça, İngilizce, Fransızca ve Farsça dillerindeki belgelerde, Sultan Abdülhamid ve Enver Paşa'nın mektupları ve önemli isimlere ait hatıratlar yer alıyor. Sizler için Osmanlı'nın günlük hayatına dair hiç görmediğiniz fotoğraflarını derledik.
Giriş Tarihi: 17.03.2019
15:13
Güncelleme Tarihi: 01.08.2021
17:25
Osmanlı Devletinde esnaf loncaları XIII. yüzyılda ortaya çıkan ahilik teşkilatının bir devamı, ticarî hayatın vazgeçilmez bir parçasıydı. Esnaf sistemi ahilikteki gibi hiyerarşikti. Dükkân açma izni yalnız ustaya aitti. Bu yetki ona "beratla" verilirdi. Dükkân sayısını da yine ustalar tespit ederdi. Ticarî ve endüstriyel herhangi bir mesleğe devam etme imtiyazına "gedik " denirdi. Esnaf, esnaf müfettişleri tarafından teftiş edilirdi. Esnafın özel işleri için toplandığı odaya "lonca" denilirdi.
Esnaf şeyhi, aynı zamanda loncanın da şeyhiydi. Sonra yiğitbaşı ve esnaf kâhyaları gelirdi. Yiğitbaşı, ustalar arasındaki disiplin ve organizasyondan sorumluydu. Loncalar, özellikle gediklerin haksızlık olmadan dağıtımına büyük bir özen gösterirdi. Gediklerin en önemlisi bir çeşit imtiyaz ve tekel usulü olan esnaf gedikleriydi. Esnaf gediklerinin işlediklerini başkası işleyemez, sattıklarını başkası satamazdı. Bu kurala uymayanlar cezalandırılırdı.
13'üncü yüzyılda Ahi Evran tarafından Hacı Bektaş-ı Veli'nin tavsiyesiyle kurulan esnaf dayanışma teşkilatıydı. Bu teşkilat, Osmanlı Devleti'nin kurulmasında önemli rol oynadı. Bu teşkilat, Horasan'dan Anadolu'ya göçen Müslüman Türkmenlerin ticaret, sanat ve ekonomi gibi çeşitli meslek alanlarında yetişmelerini sağlayan, onları hem ekonomik hem de ahlaki yönden yetiştiren, çalışma yaşamını iyi insan meziyetlerini esas alarak düzenleyen bir örgütlenmeydi. Ahi teşkilatı, ilk Kayseri'de kuruldu. Esas amaçları, sosyal hayatta ve ticarette ilişkilerin Kur'an ve sünnet esasına dayanmasıydı.
KÜLTÜR HAYATININ VAZGEÇİLMEZLERİ
Ahi Evran ile başlayıp Selçuklulardan bu yana süre gelen, usta, kalfa ve çırağın sadece birer sanatkâr olarak değil, aynı zamanda insan olarak belli değerlere bağlı bir şekilde yetiştirilmelerini sağlayan çok kültür hayatımızın vazgeçilmez parçalarından biriydi.
İBN BATUTA’NIN DİLİNDEN AHİLER
14. yüzyıl ortalarında Orhan Gazi döneminde Anadolu'yu gezen ünlü seyyah İbn Battûta, ahî birliklerinin şehir ve köylerde teşkilatlanan zanaat ve ziraat ehli zümreler olduğunu belirtir ve tasavvufî hayatla olan yakınlıklarına temas edip misafir olduğu ahî zaviyelerinin isimlerini verir.
Ahiler hakkında önemli bilgiler veren İbn Batuta "Ahiler, Anadolu'ya yerleşmiş Türkmenlerin yaşadıkları her şehir ve köylerde bulunmaktadır. Dünyanın hiçbir yerinde bunların eş ve örneklerine raslamak mümkün değildir."diyerek Ahilerin yüksek ahlak özelliklerini belirtir.