Arama

Osmanlı İmparatorluğu'nun en zor 50 yılı

Osmanlı, altı asrı geçen bir boyunca huzur ve barışın temini üzerine hüküm sürmüş bir imparatorluktu. Devletin kuruluşundan dağılma dönemine kadar olan süreçte her devirde zorlu anlar yaşanmıştı, ancak imparatorluğun son 50 yılı oldukça çetin geçmişti. Sultan II. Abdülhamid'in imparatorluğu ayakta tutma çabalarını içeren bu süreç, belki de Osmanlı'nın en kritik 50 yılı olarak değerlendirilebilir. Osmanlı'nın son 50 yılına daha yakından bakalım.

  • 8
  • 16
Dış borçlar
Dış borçlar

Rusya, Balkanlar devletlerini isyana teşvik ediyor

🔷 Rus ajanları hemen harekete geçerek, Boşnak, Sırp, Karadağlı ve Bulgar halklarını isyan etmeye teşvik etti. İşte bu siyasi gelişmelerin bir sonucu olarak, 23 Temmuz 1875'te Bosna-Hersek isyanı başladı.

🔷 Anadolu'da yaşanan kuraklık ve sel felaketleri, ardından gelen kıtlık Osmanlı Devleti'ni ekonomik anlamda büyük bir zorlukla karşı karşıya bıraktı. Kırım Savaşı'ndan sonra yapılan dış borçlanma ise 1875 yılına gelindiğinde imparatorluğun altından kalkamayacağı bir seviyeye ulaşmıştı. Bosna-Hersek isyanının başladığı dönemde, Osmanlı Devleti ekonomik olarak zor durumdaydı. Borçlarını ödeyemez hale gelmişti ve Avrupa devletlerinden ekonomik yardım almak istememesi nedeniyle gerektiği şekilde isyana müdahale edemedi.

  • 9
  • 16
II. Abdülhamid tahta çıktı
II. Abdülhamid tahta çıktı

🔷 Sultan VI. Murat'ın tahta çıkarılması planlarıyla ilgili olarak verdiği meşrutiyet sözü, Sultan VI. Murat'ın sağlık durumunun kötü olması ve giderek kötüye gitmesi, meşrutiyet planlarını alt üst etti.

🔷 31 Ağustos 1876'da, VI. Murat tahttan indirildi ve yerine Veliaht Şehzade olan Sultan İkinci Abdülhamid tahta çıkarıldı. 34 yaşında tahta çıkan II. Abdülhamid için zorlu bir süreç başlamıştı.

SULTAN II. ABDÜLHAMİD'İN TÜRKÇEYE TERCÜME ETTİRDİĞİ ESERLER

  • 10
  • 16
Sırpların başlattığı savaşı Osmanlı kazandı
Sırpların başlattığı savaşı Osmanlı kazandı

🔷 Bu gergin ortamda, Rusya, siyasi kargaşayı kendi lehine çevirmek için harekete geçti ve Sırbistan ile Karadağ prensliklerini isyana teşvik etti. 2 Temmuz 1876'da, bu prenslikler Osmanlı'ya karşı savaş ilan etti. Ancak Sultan Abdülhamid, bu istihbaratı önceden haber alarak Osmanlı ordusunu savaşa hazır durumda bekletmişti.

🔷 29 Ekim 1876'da, Sırp kuvvetlerine karşı kazanılan zaferle savaş Sırbistan'ın kesin yenilgisiyle sonuçlandı. Ancak bu zaferin ardından Rusya'nın duyarsız kalmayacağı öngörülerek, İngiltere'nin arabuluculuğuyla ateşkes çağrısı yapıldı. Ancak Osmanlı tarafı bu çağrıyı dikkate almadı ve Rusya, harekatın derhal durdurulmasını talep eden bir nota verdi.

  • 11
  • 16

🔷 Avrupa'dan gerekli desteği alamayan Osmanlı Devleti, savaştan zaferle çıkmış olmasına rağmen ateşkes ilan etmek zorunda kaldı. Bu sorunun çözümü için 23 Aralık 1876'da İstanbul'da Tersane Konferansı düzenlendi. Abdülhamid, Avrupa'da olumlu bir etki bırakmak için Birinci Meşrutiyeti ilan etti ancak Balkanlar konusunda Osmanlı'ya ağır şartlar dayatılınca bu kararları II. Abdülhamid Han kabul etmedi.

🔷 31 Mart 1876'da Londra'da düzenlenen ikinci konferansta, Osmanlı Devleti'nin bağımsızlığı göz ardı edilerek Balkanlar konusunda bazı kararlar alındı. Ancak bu kararlar Ayan ve Mebusan meclislerinde tartışıldıktan sonra bir kez daha reddedildi. Rus İmparatorluğu'nun siyasi üstünlüğü ele geçirmesiyle birlikte, milli hedeflerini gerçekleştirebilmek için 24 Nisan 1877'de Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etti.

OSMANLI DEVLETİ'NİN İLK ŞEYHÜLİSLAMI

  • 12
  • 16
93 Harbi
93 Harbi

🔷 Savaş başladığı sırada askeri açıdan Osmanlı teknolojik ve mühimmat açısından daha modern bir orduydu. Ancak ordunun yetişmiş asker açısından Rusya'nın gerisindeydi. Ruslar yaklaşık 500 bin askeri Tuna ve Kafkasya cephelerine gönderdi. 24 Nisan 1877 tarihinde Ruslar, Osmanlı topraklarına girerek savaşı resmen başlatmıştı. Bugünkü Moldova sınırlarından giren Ruslar, karşılarında ciddi bir Osmanlı savunması görmeyerek Balkanların içlerine doğru hızla ilerliyor ve geçtiği toprakları da yakıp yıkarak tahrip ediyordu.

🔷 Plevne'de Ruslar'a karşı müdafaa görevi Osman Paşa'ya verilmişti. Plevne stratejik bir konumdaydı ancak ne kale ne de gerekli savunma yapılabilecek bir bölgeydi. Şimdiye kadar ciddi bir direnişle karşılaşmayan Ruslar, Plevne'yi de hızla geçerek daha da ilerlemek niyetindeydi. Bu sebeple tüm güçleri toplamayı bile gerekli görmeyen Rus komutanlar Plevne'ye saldırdı. Ancak Osman Paşa komutasındaki Osmanlı askerleri başarılı bir savunma gerçekleştirip Rusları püskürttü. Rusların tekrar daha güçlü saldıracaklarından emin olan Osman Paşa, savunmayı güçlendirmeye çalışıyordu.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN