Osmanlı modasının tarihi geçmişi
Mezopotamya ve bugünkü İran- Azerbaycan üzerinden tüm Karadeniz Havzası ve Kuzeydoğu Anadolu'da giyim kültürü açısından karşılıklı etkileşim, İskit ve Hun dönemlerinden beri vardı. Bir yandan Bizans ordusunda paralı askerlik yapan, diğer yandan Müslüman Arap halifelerin özel muhafız birliklerinde görev alan Türkler, çok geniş bir giyim kültürü yelpazesine sahipti.
Giriş Tarihi: 07.12.2018
15:37
Güncelleme Tarihi: 23.06.2021
12:13
Osmanlılarda çiçek desenleri ve doğal motifler de çok sık kullanılıyordu. Kumaşlarda doğal renklere önem verildi. Yeşil, kırmızı, ekru, mavi, sarı, bordo ve koyu kahve en çok kullanılan renkler. Desenlerde halk arasında çubuk ve su tabir edilenlere itibar ediliyor. Kök boyalarla boyanan ve el tezgâhlarında dokunan bu desenlerdeki emek ve sanat, bugün bile hayrete düşürüyor.
Osmanlılarda genel olarak bugünkü anlamda gömlek, cepken ve hırkaların önleri hemen hemen tümüyle kapalı. Bunun, o zamanki resmiyetin ve İslami anlayışın bir gereği olduğu düşünülüyor.
Osmanlı giyim kültüründe "yağlık" adı verilen ve bilinen mendilden daha büyük olan özel bir mendil de önemli yer tutuyor. Temizlik, ter silme, herhangi bir şey taşıma, süs eşyası gibi çok çeşitli alanlarda kullanılan yağlık, Osmanlılardan günümüze kadar geliyor. Bugün bile Anadolu'nun bazı kesimlerinde mendil boyutlarının çok üzerinde, kendine göre özel desenleri olan yağlıklara rastlanır.
Avrupa'yı dolaşan Türk modası
Fâtih Sultan Mehmet ile başlayan Garb'ın Şark hayranlığı, 1721'de Osmanlı sefirinin Paris'i büyüleyen ziyaretinden sonra artarak devam etti. Sanattan mimariye, kıyafetten yiyeceklere kadar geniş bir sahada tesirini gösterdi. 14'üncü asırda Anadolu halıları, ithal edildikleri Fransa'da lüks eşya olarak görülür; sarayları süslerdi. Holbein, Lotto gibi XVI.asır ressamlarının tablolarına bakmak, bu halıların ne kadar tutulduğunu görmeye kafidir.
Fransız sefiri Osmanlı kıyafetinde
Rengârenk diplomasi
Ortaçağı kaplayan Türk korkusu, 1529'daki boşa çıkan Viyana Kuşatması üzerine giderek azalmıştır. 1607'de Fransa'ya gönderilen Osmanlı sefiri, Paris'in güneyindeki Fontainblueau Şatosu'nu ziyaret ettiğinde, soylularda büyük bir merak ve alaka uyandırmıştı. Hatta birkaç sene sonra sahnelenen "Ballet de Monseigneur le duc de Vendosme" isimli eserde, Türk kıyafetli müzisyenler yer almıştı.
Kibarlık budalası piyesinin kapağı
Kral XIV.Louis'ye 1669'da gönderilen Osmanlı elçisi Süleyman Ağa'nın kabulünde de enteresan sahneler yaşandı. Kral, elçiyi tesir altında bırakmak üzere hiçbir şatafattan kaçınmamıştı. Halbuki elçi, Kral'ın boynundaki parıltılı elmasın daha büyüğünü, padişahın atının alnında görmüştü. Üstelik Süleyman Ağa, düşük rütbeli bir Osmanlı memuruydu; İstanbul, Güneş Kral'ı küçük görüyordu.
Buna mukabil asilzâdeler, hemen Türk heyetinin ihtişamlı ve renkli kıyafetlerini taklit etmeye başladılar. Bilhassa maskeli balolarda, Türk modası çok rağbet gördü. Moliere'nin 1702'de sahnelenen "Le Bourgeois Gentilhomme" (Kibarlık Budalası) adlı piyesinde, Türk kıyafetli oyuncuların oynadığı Türk Merasimi sahnesi en alâka çeken kısımdır.