Osmanlı orduları sefere nasıl çıkarlardı?
Osmanlı İmparatorluğu tarihi anlatılırken devamlı olarak yapılan savaşlardan bahsedilir. Ancak Osmanlı ordularının seferlere nasıl çıktıkları üzerinse fazla durulmaz. On binlerce kişilik ordular yüzlerce kilometrelik mesafelere nasıl gittiler? Osmanlı seferlerinin lojistiği nasıl gerçekleşirdi? Bütün Osmanlı ülkesi herhangi bir savaş sırasında anında harekete geçecek alt yapı ile donatılmıştı. Çünkü savaş kararı verildikten sonra alınacak günübirlik kararlarla on binlerce kişiyi harbe götürmek mümkün değildi.
Giriş Tarihi: 13.09.2019
17:34
Güncelleme Tarihi: 13.09.2019
17:40
SEFERLERDE HANGİ TAŞIMA ARAÇLARI TERCİH EDİLİRDİ?
Ordunun içme ve diğer işlerde kullanacağı suları sakalar temin ederdi. Sakabaşı idaresindeki sakalar deri kırbalarla arlar üzerinde suyu taşırlardı. Ordunun ihtiyacı olan barut, gülle, nal, çivi, katran keçe, çuval, neft, zift, demir, meşale, kumaş, çadır gibi diğer maddeler de sefere çıkılmadan önce ve sefer esnasında temin edilirdi.
Ordunun ağırlıklarını taşımak için at, katır ve deve kullanılırdı. Yolların uygun olmaması sebebiyle araba fazlaca kullanılmazdı. Araba ve taşıma hayvanları satın alındığı gibi, kira karşılığında da tutulurdu. Ayrıca Tuna, Fırat, Dicle gibi nehirlerden de istifade edilirdi. Ayrıca Karadeniz ve Ege üzerinden de gemilerle gerekli malzemeler taşınırdı. Ordunun en önemli silahları olan topları taşımak için ise top arabaları kullanılırdı. Osmanlı İmparatorluğu'nda bu işi yapmak için top arabaları ocağı adı verilen bir teşkilat mevcuttu
Osmanlı ordusunu meydana getiren askerler ülkenin değişik yerlerinde bulunurlardı. Merkezde sadece Yeniçeriler ile diğer kapıkulu askerlerinin bir kısmı vardı. Osmanlı ordusunun çoğunluğunu oluşturan tımarlı sipahiler, timar olarak gelirini aldıkları topraklarda yaşarlardı. Bu yüzden tımarlı sipahilerin alaybeyleri ve çeribaşılarına emir gönderilerek sefere çıkılacağı için hazırlıklarını yapmaları emredilirdi. Sefere çıkmadan da orduya katılmaları için fermanlar gönderilirdi. Taşrada bulunan yeniçeri ve diğer kapıkulu askerleri de onları toplamaya memur edilen görevliler vasıtasıyla orduya getirilirlerdi. Taşrada bulunan askerler sefer güzergâhı boyunca Osmanlı ordusuna katılırlardı. Orduya gelen askerlerin tam teçhizatlı olmaları gerekliydi. Atları, silahları, zırhları eksiksiz olmalıydı. Yavuz Sultan Selim zamanında orduya katılması emredilen tımarlı sipahilere hitaben gönderilen bir fermanda " Tolgası eksik olanın kafasını, kolçağı eksik olanın kulunun kesileceği" belirtilmişti.
OSMANLI ORDUSUNUN AYRILMAZ PARÇASI
Osmanlı ordusu ana hatlarıyla iki sınıftan oluşurdu. Muharip sınıf; Yeniçeriler, sipahileri tımarlı sipahiler, topçular, silahların bakım ve tamirini yapan cebeciler, at ve diğer atların bakımını yapan seyisler vs. Geri hizmet kıtaları yani destek kıtaları; bu yardımcı sınıf orduda resmi yazışmaları yapan ve askerlerin çeşitli kayıtlarını tutan kâtip ve hacegan adı verilen bürokratları su taşıyan sakalar, aydınlanmayı sağlayan meşaleciler, yollardan geçişi sağlayan köprücü ve kaldırımcılar, mimarlar, sağlık hizmetleri veren cerrah ve tabipler, çadırcılar, ordunun bayraklarına bakan görevliler. Ayrıca ordunun morali açısından çok önemli bir görev icra eden mehter takımı da Osmanlı ordusunun ayrılmaz bir parçasıydı.
ORDUNUN İÇERİNDEKİ ZANAATKÂRLAR
Osmanlı ordusu içerinde başta İstanbul olmak üzere çeşitli şehirlerden getirtirken sanatkâr ve esnaflar da bulunurdu. Bunlara "orducu esnafı" veya orducu denilirdi. Bunlar içerisinde her çeşit esnaf bulunurdu: Ekmekçi, arpacı, aşçı, bakkal, terzi, tellal, sarrac, ayakkabıcı, nalbant, berber, bozacı, kuyumcu, eskici, yaycı, kılıççı, eskici, semerci, manifaturacı, attar, ipekçi.
Avusturyalı Mareşal Monteccuocolli'den Napolyon'a kadar bütün komutanlar askeri faaliyetler için gerekli olan şeyleri üç kelimede özetler: Para, para, yine para. Bir askeri harekâtın finansmanı çok pahalı bir işti. Sefere çıkan orduya merkezden masraflar için bir miktar para verilirdi. Ancak ordunun asıl giderleri sefer güzergâhındaki yerlerin vergilerinin toplanmasında meydana gelirdi. Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu'nda savaşın devlet hazinesine maliyetini azaltmak için 'Avarız-ı Divaniyye' adı verilen olağanüstü bir vergi alınırdı. Ayrıca acil para gereken durumlarda devlet ileri gelenlerinden ve tüccarlardan borç alınırdı. Ordunun harcamalarının büyük bölümünü askerlere ödenen maaşlar oluşturuyorlardı. Avrupalı araştırmacılar ordunun finansmanının sağlanmasında Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupalılara göre daha üstün bir konumda olduğunu belirtirler