Osmanlı'da aşure günü nasıl karşılanırdı?
Osmanlı dini yaşantısının önemli bir parçası olan aşure; Saray başta olmak üzere, üst düzey devlet ricalinden halk kesimine kadar sosyal hayatı canlı tutan, birlik ve beraberliği kuvvetlendiren bir kültür oluşturmuştu. Bilhassa Osmanlı Sarayları bu özel günü, yaptığı etkinlikler sayesinde hakkıyla yerine getiriyordu. Müslümanlar için özel kabul edilen bu günde yardımlaşmanın en güzel örnekleri yine Osmanlı'da yaşanıyor, İstanbul'un neredeyse bütün evlerinden aşure kokuları sokaklara yayılıyordu. Peki, Osmanlı'da aşure gününde ne tür hazırlıklar yapılıyordu?
Giriş Tarihi: 29.08.2020
17:05
Güncelleme Tarihi: 09.08.2022
13:14
PADİŞAHIN ONAYINDAN GEÇEN AŞURELER HALKA DAĞITILIRDI
📌 Saraya has "süzme" ve "daneli" aşure çeşidi vardı ki dillere destandı. Bu aşure çeşidi üzerlerine birkaç nar tanesiyle kişniş üzümü ve kırmızı şerbetlik şeker serpilerek ikram ediliyordu.
📌 Sarayda pişen leziz aşureler ilk olarak tören eşliğinde padişaha sunulurdu. Padişahın onayından geçtikten sonra harem halkına devlet ricaline, ikinci olarak ise halka, imarethanelere ve yoksullara dağıtılırdı. Saraya, dairelere ise aşure testilerle gelirdi. Bütün hanedan âzası na gönderilirdi.
AŞURE DAĞITIMINI KİMLER ÜSTLENİRDİ?
📌 Hamidiye Camii 'nin avlusundaki meydana kazanlarla aşure konup fakir fukaraya dağıtılırdı.
Aşure dağıtımı aşçıbaşı, kebapçıbaşı, tavuk kebapçısı, aşçılar yazıcıcısı, aşçıbaşı kâtibi, kahvecibaşı, kadayıfçı, kilâr-ı enderun kullukçusu, matbah-ı hassa bölükbaşısı, teberdarlar, baltacılar kethüdası, tebdilci, sofa bekçisi, başkuşçu, başkarakulak , haseki başı, yedekçi, baş hailfe, diğer halifeler ve kozbekçiler gibi çeşitli görevlilerce yapılmaktaydı.
TEKKELERDEN SARAYA GİDEN AŞURELER
Talimhane Meydanı'nda askere dağıtılır, bütün kışlalara gönderilirdi. Tekkelere saraydan aşure gittiği gibi tekkelerden de saraya gelirdi.
📌 Paşa lardan, büyük ailelerden kıymetli testiler içinde tüllere bağlanmış aşureler saraya gönderilir, testiler boşaltılır, sarayda pişen aşureden içine konup testi iade olunurdu. Bu da aşure adetlerinden biriydi.
İmparatorluk dönemi İstanbul'unda tesis edilmiş dört yüz tekkede Sefer ve Muharrem aşuresi olmak üzere iki çeşit aşure pişiriliyordu.
📌 Muharrem aşuresi Kerbela vakas ı sene-i devriyesi anısına, Sefer aşuresi ise Hz. Zeynelabidin'in Kerbela'dan sağ salim kurtulması ve Peygamber neslinin devamının kutlanması amacıyla hazırlanıyordu.
📌 Biri hüzün ve matem diğeri ise coşku ve sevinci temsil eden bu gelenek, günümüzde kesintisiz bir şekilde 357 yıldır sadece İstanbul'da bulunan Kadîrîhane'de sürdürülüyor.
📌 Özellikle İkinci Abdülhamid döneminde dağıtılan aşureleri halk sabırsızlıkla beklerdi. Sarayın hazırlıklarının yanı sıra, saray kadınları aşure pişirip semt halkına ve yoksullara dağıtmakta birbirleriyle yarışırdı.
📌 Hanedan halkının birbirlerine gönderdikleri aşureler ise özel bir sunuma tabi tutulur; aşureler porselen, kristal, bakır, gümüş ve pirinç aşureliklere konurdu.