Osmanlı'da denizcilere verilen unvanlar
Osmanlı'nın bir kara devleti mahiyetinde görülmesi, donanması ile stratejik faaliyetlere girmediği anlamına gelmez. Nitekim Osmanlı, başarıdan başarıya koştuğu dönemlerde çok güçlü bir deniz gücüne sahip olmuştur. Peki, Osmanlı'da donanmanın sefere çıkmasıyla kalyoncuların görevlendirildiğini biliyor muydunuz? Ya da tümgenerale denk olan rütbenin Riyâle-i Hümâyun olduğunu? Sizler için, Osmanlı'da denizcilere verilen unvanları derledik.
Giriş Tarihi: 13.04.2020
17:42
Güncelleme Tarihi: 13.04.2020
18:18
1682 yılından itibaren kullanılmaya başlanılan Kapudâne ifadesi, Latince'de Capitane'den alınmıştır; Birinci Ferik Amiral, yani Oramiral karşılığında bir rütbe anlamına gelir. Kapudâne, Derya Kaptanı'ndan sonra Donanma ve Tersanenin en büyük amiri sayılmış ve bugünkü anlamda Donanma Komutanlığı görevini yürütmüştür.
Nasıl giyinirlerdi?
Kapudâne , sırtına yeşil renkli Hint kumaşından, önü samur kürklü bir kaftan, içine de Sivas kumaşından koyu kahve rengi bir entari giyerdi. Başında beyaz sarığı andırır bir serpuş, elinde yeşil renkli bir asâ, ayağında ise sarı deriden bir yemeni bulunurdu.
"Patrona " ifadesi Ferik Amiral veya bugünkü anlamda Koramiral rütbesine karşılık gelmiştir. Askeri kalyonların ikinci kaptanı olan Patrona, tersanenin asayiş işlerinden sorumlu olmuştur. 1855 yılından itibaren Patronalara "Ferik Amiral" adı verilmiştir.
Nasıl giyinirlerdi?
Patrona, sırtına yeşil Hint kumaşından, önü samur kürklü bir kaftan, içine de üstü işlemeli beyaz renk bir elbise giymiştir. Başında beyaz sarığı andırır bir serpuş, elinde mavi renkli bir asâ, ayağında da sarı deriden bir yemeni bulunmuştur.
Osmanlı donanmasında kapudane ve patronadan sonra gelen ve tümgenerale denk bir aşama anlamına gelmektedir. Liva Amiral, bugünkü anlamda Tuğamiral rütbesinde olan bu kaptanın gemisine "Riyâle-i Hümâyun" adı verilmiştir. Askeri kalyonların üçüncü kaptanı olan Riyâle, 1855 yılından sonra "Liva Amiral" adını almıştır.
Nasıl giyinirlerdi?
Riyâle, sırtına mavi renkli Hint kumaşından ve ortası samur kürklü bir kaftan, içine de Kapudâne gibi koyu kahve rengi bir entari giyerdi. Başında beyaz sarığı andırır bir serpuş, elinde mavi renkli asası, ayağında da sarı deriden yemenisi bulunurdu.
Bahriye subaylarından olan Tersane Kethüdası , kalyon tipi gemilerin yaygın bir hale geldiği 19.yüzyıla kadar tersanede tümamiral görev ve rütbesinde bulunmuştur. Tersane Kethüdası, önceleri azap reisliğinden yükselerek kethüda olmuştur. Ancak daha sonraki tarihlerde Kaptan Paşa Eyaleti'ndeki Derya Beyleri arasından da tayin edilmeye başlanmıştır. Tersane Kethüdası öncelikle tersanede inzibat ve düzenin muhafaza edilmesinden sorumlu olmuştur.
Nasıl giyinirlerdi?
17. yüzyılda Tersane Kethüdası, Kaptan Paşadan sonra tersanenin birinci hakimi olduğundan, hakimiyetinin göstergesi olarak elinde Hint kamışından mavi renkli asası bulunurdu.Tersane Kethüdası kıyafet olarak: Hint kumaşından yeşil renkte, yaka ve önü samur kürk kaplı bir kaftan giyerdi. Kaftanın içine, beyaz pilili bir gömlek ile yeşil renkli bir şalvar giyerdi. Beline de 25 cm. genişliğinde kırmızı atlas bir kuşak bağlardı. Başında sarı sırma püsküllü, beyaz sarıklı kırmızı bir başlık bulunurdu.
Tersane-i Amire'de idari hizmetlerde görev yapan Tersane Başçavuşu , tersane içindeki düzenden sorumlu subay olmuştur. 18-19. yüzyıllarda tersanenin her türlü içişlerinden ve muhafızlığından sorumlu amirdir.
Nasıl giyinirlerdi?
Tersane Başçavuşu, çok değişik ve gösterişli elbiseler giyerdi. Tersane Başçavuşları başlarına bir külah, külahın üzerine bir fes ve fesin üzerine kenarları saçaklı bir puşi sarardı. Omuzlarına "Bornoz" adı verilen bir çeşit yağmurluk alırlardı. Sırma işlemeli bir cepken, bacaklarına dizden boğumlu kenarları sırma işlemeli bir şalvar giyerler, bellerine de silahlarını muhafaza etmek üzere kuşak sararlardı. Ayakkabı olarak da kırmızı deriden yemeni şeklinde ayakkabı giyerlerdi.