Osmanlı'da görülen hastalıklar ve tedavi yöntemleri
Hastalıklar toplumların baş etmek zorunda olduğu büyük sorunlardan biridir. Özellikle de salgın hastalıklar beraberinde binlerce ölüm ve sakatlık getirirdi. Bu hastalıklardan Osmanlı da nasibini alarak veba, cüzzam, çiçek gibi ciddi hastalıklarla yüz yüze gelmişti. Bu dönemde görülen hastalıklar önemli seyyahların seyahatnamelerine de yansımıştı. Peki, Osmanlı'da bu hastalıklara karşı uygulanan tedavi yöntemleri nelerdi? Sizler için seyahatnamelerde görülen Osmanlı'daki hastalıklar ve tedavi yöntemlerini derledik.
EVLİYA ÇELEBİ'YE GÖRE CÜZZAMIN ŞİFA KAYNAĞI
Evliya Çelebi Afrika seyahati sırasında uğradığı Donkola şehri hakkında bilgi vererek buradaki ılıcaları över. Donkola'daki ılıcaların faydalarından bahsederken özellikle ılıcaların miskinlik hastalığı için de şifa kaynağı olduğuna vurgu yapar. "Cümle memâlik-i mahrûselerden ahâlî-i vilâyetler gelüp bunda germâblara girüp miskînlikden ve gayrı mahûf u muhâtara emrâzlardan halâs olup ana rahminden doğmuş gibi olur"
Daha çok Mısır'da görülen ve sıcak havanın sebep olduğu rahatsızlıklardan bir diğeri de isilikti. Genellikle Nil suyunun yükselme döneminde başlayan ve yaklaşık üç ay süren isilik, vücudu oldukça kaşındırırdı. Vücutta yakıcı batmalara sebep olan bu hastalıkta rahatlamak için su içilirdi.
Mide hastalığı, 17. yüzyılda Mısır'da oldukça yaygındı. Mısır'ı ziyaret eden Thevenot, hastalığın genellikle üşütme sonucu ortaya çıktığını kaydeder. Thevenot'un naklettiğine göre: "Sonbaharda Nil kabardığında hummaya ve tehlikeli kan toplamalara neden olur. Mideyi sıkı örtüp sıcak tutmak gerekir."
Evliya Çelebi Bitlis'te bulunduğu sırada binlerce hünere sahip birisi olarak tanıttığı Abdal Han'ın aynı zamanda göz hekimliğindeki becerisini de hayranlıkla kaleme almıştı. Hanın kehhallıktaki (göz hekimliği) becerisini anlatırken göz hastalıklarına da değinmişti. Bunlar göze perde ve kara su inmesi şeklinde tanımladığı iki hastalıktı. Evliya'ya göre gözün arka tarafında buhardan oluşmuş kara su görme yeteneğini yok etmekteydi. Abdal Han ise elindeki eğri ve içi boş bir mili hastanın gözünün arkasına sokup o mili emerek gözde birikmiş kara suyu çekerek hastayı tedavi etmişti.
GÖZ HASTALIKLARINDAN KORUNMAK İÇİN NE YAPILIRDI?
Yabancı seyyahların dikkatini çeken bir diğer hastalık ise göz hastalıklarıydı. Özellikle Erzurum ve Kahire'de bu hastalıkların sık sık görüldüğünden bahsederler. Yine bu yabancı seyyahlara göre Erzurum'un soğuk ve karlı havası, Mısır'ın sıcak, rüzgârlı ve kumlu havasından kaynaklanır. Kahire göz hastalıklarından korunmak için insanlar gözlerine mavi gözbağı bağlardı. Erzurum'da ise insanlar gözlerini korumak için siyah bürümcük tarzında dokunan beyaz bir ipek mendille örterdi. Bazıları da bir başka alternatif olarak kenarları keçi kılından yapılmış ve uzun kıllan yüzlerine kadar düşen kürklü büyük takkeler giyerdi.