Osmanlı'da görülen hastalıklar ve tedavi yöntemleri
Hastalıklar toplumların baş etmek zorunda olduğu büyük sorunlardan biridir. Özellikle de salgın hastalıklar beraberinde binlerce ölüm ve sakatlık getirirdi. Bu hastalıklardan Osmanlı da nasibini alarak veba, cüzzam, çiçek gibi ciddi hastalıklarla yüz yüze gelmişti. Bu dönemde görülen hastalıklar önemli seyyahların seyahatnamelerine de yansımıştı. Peki, Osmanlı'da bu hastalıklara karşı uygulanan tedavi yöntemleri nelerdi? Sizler için seyahatnamelerde görülen Osmanlı'daki hastalıklar ve tedavi yöntemlerini derledik.
DOKTORLAR HASTALARI NASIL TEDAVİ EDERDİ?
Evliya Çelebi'ye göre; müziğin insan ruhu üzerindeki olumlu etkisi konusunda yeterli bilgi ve deneyime sahip darüşşifanın hekimbaşısı, hastalarına önce çeşitli makamlar dinletir, kalp atışlarının hızlanıp ya da yavaşladığına bakar sonra ise yararlandıkları uygun melodiyi belirlerdi. Şikâyetleri ve benzer hastalıkları bir araya getirir, darüşşifanın müzik ekibine haftanın belirli günlerinde konserler düzenlettirdi.
Zihni açma ve hafızayı güçlendirmede İsfehan, aşırı hareketli, heyecanlı hastaları sakinleştirme de Rehavi, sıkıntılı, karamsar, durgun ve neşesiz hastaları da iyileştirmede Kuçi makamının iyi geldiğini, Evliya Çelebi seyahatnamesinde belirtir.
HANGİ MAKAM HANGİ HASTALIĞA İYİ GELİYOR?
Musiki makamlarının, tedavi ettiği hastalıkların listesi şöyledir :
Rast makamı: Akıl hastalığından ve felç illetinden kurtulmaya yönelik yardımcı ve destekleyici bir makamdır.
Irak makamı: Asabî mizaçlılara ve hafakana iyi gelir.
İsfahan makamı: Zihni açar, zekâyı keskinleştirir, anıları tazeler.
Buselik makamı: Kulunç ve bel ağrılarının tedavisinde faydalar sağlar.
Revaî makamı: Baş ağrısının tedavisinde kullanılan bir makamdır.
Nevaî makamı: Kadın hastalıklarının tedavisinde ve üzüntüyü gidermede kullanılır.
Egule makamı: Kalb hastalıklarına olumlu yönde tesirleri olan bir makamdır.
Hicaz makamı: Bevliye hastalıklarının tedavisinde destekleyici rol oynar.
Uşşak makamı: Kalb, karaciğer, sıtma ve mide hastalıklarının tedavisinde yardımcı bir metottur.
Yens makamı: Sırt, eklem ve kulunç ağrılarının tedavi edilmesinde yardımcıdır.
Hücent makamı: Ateşli hastalıkları yenmede faydalıdır. Hazmın kolaylaşmasında ve vesvesenin uzaklaştırılmasında tesirleri vardır.
Nihavend makamı: Kan dolaşımı, karın bölgesi ve bacaklardaki ağrıların tedavisinde olumlu tesirleri vardır. Kişiye güven hissi verir.
Hüseyni makamı: Kişiyi ferahlatır. Kişinin kendine güveninin artmasına ve ferahlamasına yardımcı olur. Otistik ve spastik hastalara faydalıdır.
Ölümcül bir hastalık olan veba 14. yüzyılda Avrupa daha sonrasında ise 16. yüzyılda Osmanlı'da kendini göstererek insanlara büyük sorunlar yaşattı. Toplumların belleklerinde derin izler bırakan bu hastalık sayısız edebi eserde anlatıldı. Birçok tolumda "kara ölüm" olarak kayıtlara geçen veba, Osmanlı'da "taun" adıyla da anıldı.
Pireler aracılığıyla insandan insana bulaşan ölümcül vebanın yayılmasında çok çeşitli faktörler etkili oldu. Vebalı birisiyle yakın temas, hastanın eşyaları, kıyafetleri, vebanın ortaya çıktığı şehirdeki iç içe yaşam, dini törenler, pazarlar ve kutlamalar salgına yardımcı olmaktaydı. Bunun dışında bir bölgede ortaya çıkan hastalığın kısa sürede uzak yerleşimlere sirayet etmesinde ise tüccarlar, kervanlar, ulaklar, göçebeler, askerler, yolcular etkiliydi.
EVLİYA ÇELEBİ'NİN TANIK OLDUĞU EN BÜYÜK VEBA OLAYI
Evliya Çelebi'de veba hastalığıyla ilgili karşılaştığı vakaları veya işittiği olayları devrindeki halkın anladığı ve aktardığı biçimde seyahatnamesine kaydetti.
Seyahatnamelerde İstanbul'da Galata'da, İzmir'de vebadan bahsedilse de bu hastalık daha çok Mısır'da görüldüğü söylenir. Seyahatnamelerde bu veba salgınının Avrupa'daki kadar büyük çaplı olmadığı da aktarılır.
Yazarın tanık olduğu en büyük veba olayı, IV. Murat devrine aitti. Yedi gün içinde çok fazla insanın hayatını kaybettiğini ifade eder. 1652 yılında Sofya'da da veba salgınıyla karşılaşır. Günden güne şehirde yayılarak bir ay kadar süren salgının sonuçları oldukça ağır olmuştu.
VEBA SALGINIYLA İLGİLİ RİVAYETLER
Evliya Çelebi, görmediği halde gezdiği yerlerdeki önceden vuku bulmuş veba salgınlarına dair anlatılan rivayetlere de eserinde yer verirdi. Evliya'nın bahsettiği taun salgınlarından biri İstanbul tılsımlarından on ikincisiyle ilgiliydi. Ona göre, Bayezid Cami hamamının zemininde bulunan boyu seksen zira dört köşe yek pare büyük sütun, eski devir kâhinlerinden Gezbazya tarafından tauna karşı tılsımlanmıştı. Yine Evliya Çelebi'nin anlattığı rivayete göre sütunun harap olması üzerine yerine Bayezid-i Veli'nin bir hamam inşa etmesiyle önce şehzadelerinden birisi taundan vefat etmiş ardından da İstanbul'u taun istila etmişti.