Osmanlı'da hayat kurtarana verilen ödül neydi?
Osmanlı'da iyi yüzme bilmenin ustalık ve yetenek işi olarak kabul edildiğini ve hayat kurtaranların devlet tarafından tahlisiye madalyasıyla ödüllendirildiğini biliyor muydunuz?
Giriş Tarihi: 12.06.2019
08:39
Güncelleme Tarihi: 12.06.2019
09:02
Madalya zamanla, bilhassa askerî başarıları takdir amacıyla göğse takılan ve çeşitli şekillerde hazırlanmış olan bir nevi nişan haline geldi. Osmanlılar'da madalya nişandan önce olup ilk Osmanlı madalyalarının ihdası 1143 (1730-31) yılındadır. Ferahi denilen altın madalyanın ne için çıkarıldığı bilinmemektedir.
Daha sonra sırasıyla 1168'de (1755) çıkarılan sikke-i cedîd madalyası altın; 1216 (1801) Vak'a-i Mısriyye madalyası altın ve gümüş; 1240 (1824-25) Hilâl-i Osmânî altın; 1247 (1831-32) İşkodra madalyası (Câmi-i Nusretiye) altın ve gümüş; 1253 (1837) Hâdimü'l-Haremeyni'ş-şerîfeyn beyzî şekilde gümüştendir. Ayrıca 1249 (1833) Hünkâr İskelesi madalyası altın, gümüş ve bakır; 1255 (1839) Atik iftihar madalyası altın ve gümüş; 1256 (1840) İftihar madalyası altın; 1256 (1840) Beriyyetü'ş-Şâm ve Kal'a-i Akkâ madalyası altın ve gümüş; 1260 (1844) Tashîh-i ayâr-ı sikke madalyası altın, gümüş ve bakır (birincisi 50, ikincisi 44, üçüncüsü 38 mm. çapındadır); 1263 (1847) Kürdistan madalyası (bu madalyanın murassaı olduğu gibi altın ve gümüşü de vardır).
1263 (1847) Yemen muharebesine mahsus madalya altın ve gümüş; 1265 (1849) Ayasofya tamir madalyası altın, gümüş ve bakır (camiyi tamir eden mimar Fosatti, madalyayı yapan sanatkâr da Robertson'dır); 1266 (1850) Bosna madalyası altın ve gümüş; 1267 (1851) Tanzîmât-ı Hayriyye madalyası tunç (Brüksel'de Hart isimli bir sanatkâr tarafından yapılarak Sultan Abdülmecid'e takdim edilmiştir); 1270 (1853-54) İftihar madalyası altın ve gümüş; 1270 (1853-54) Sinop madalyası tunç (Paris'te yapılmıştır).
1271 (1854-55) Bahr-i siyâh ve Tuna madalyası kurşun (Paris'te yapılmıştır); 1271 (1854-55) İttifâk-ı düvel-i selâse madalyası tunç; 1272 (1855-56) Kars madalyası altın ve gümüş; 1275 (1858-59) Nişân-ı iftihâr altın ve gümüş; 1276 (1859-60) Tahlîs-i can madalyası gümüş ve bakır; 1276 (1859-60) Tahsîn-i hüner ve mârifet madalyası altın, gümüş ve bakır; 1277 (1860-61) Zaptiye çavuşları madalyası gümüştür. (Madalya - İbrahim Artuk, TDV, İslamansiklopedisi)
"Tahlis "; halâs etmek, kurtarmak manasına gelir. "Tahlisiye " de kurtarmayla alakalı anlamını ifade eder. Tahlisiye madalyasına "cankurtaran madalyası" ismi de verilmekte ve vesikalarda bu isimle de anılmaktadır. Madalyamız; yangın, sel, deprem gibi türlü felaketler veya birdenbire vuku bulan tehlikeler karşısında ölümle burun buruna gelenleri canını hiçe sayarak, varlığını ortaya koyarak kurtaranlara Osmanlı Devleti tarafından verilen bir madalya idi.
Türk insanının bozkırlara alışık olması denize olan ilginin düşük olmasına neden oluyordu; nitekim Osmanlı çağdaşı denizci toplumlara göre denizlerden askerlik, deniz ticareti, beslenme, spor ve eğlenmek amacıyla daha fazla yararlandı. Osmanlı Donanması'nda ki bazı askerlerin yüzme bilmemeleri de denize olan ilginin yeterli olmadığını gösteriyordu. Bu eksikliği hisseden Osmanlı devlet adamları donanmaya levend kaydı yaparken sahil çocuklarını tercih ediyorlardı. Hatta Osmanlı toplumunda boğulmak üzere olan insanları kurtarmak önemli bir meziyet olarak görüldüğünden kurtarıcılar devlet tarafından tahlisiye madalyasıyla ödüllendirilirdi. Osmanlı'da iyi yüzme bilmek, ustalık ve yetenek işi olarak kabul edilirdi.
Tahlisiye madalyası her ne kadar Sultan Abdülmecid zamanında ihdas edilmişse de esas itibariyle Sultan İkinci Abdülhamid (1876-1909) devrinde yaygınlık kazanmıştır. Bu padişahın hükümdarlığıyla beraber çokça verilmeye başlanan madalyanın, daha geç bir tarihte, 16 Kasım 1892 tarihinde nizamnamesi de yayınlanmıştır. Tahlisiye madalyası nizamnamesi, madalyanın niçin ve kimlere verildiği, kaç çeşidi olduğu, hangi madenden imal edilmiş olduğu gibi sorulara ışık tutuyor.