Osmanlı'da mübarek gün ve geceler nasıl kutlanırdı? Osmanlı'da kandil kutlamaları...
İslam'da Müslümanların, tövbe etmek için Allah'a yöneldikleri, oluşan manevi iklim vesilesiyle merhametin, kulluğun, yardımlaşmanın ve dayanışmanın ziyadesiyle arttığı bazı özel gün ve geceler vardır. Dini hayatımızda mübarek gün ve geceler diye bilinen bu değerli zamanlarda yapılacak ibadet, hayır ve hasenatın her zamankinden kat kat fazla sevap, rahmet ve berekete vesile olacağı çeşitli şekillerde müjdelenmiştir. Halk arasında "üç aylar" olarak bilinen Recep, Şaban ve Ramazan ayları içerisinde idrak ettiğimiz Regaip, Miraç, Berat ve Kadir Geceleri ile Efendimizin doğum günü olan Rebiülevvelin on ikinci gecesi bu özel zamanlardandır. Peki bu mübarek gün ve geceler, Osmanlı'da nasıl karşılanırdı? Sizler için, Osmanlı'da kandil kutlamalarına dair bilgileri derledik.
Giriş Tarihi: 27.02.2020
15:33
Güncelleme Tarihi: 17.03.2022
12:48
📌Osmanlıda Mevlid gecesine çok hürmet gösterilir, kıymet verilirdi. O gün Sultanahmet Camii'nde okunacak mevlid-i şerîfe; başta padişah, sadrazam, vezirler, şeyhülislâm, İstanbul kadısı, devletin ileri gelen erkanı, alimler davet edilirdi. Mevlid gününde devlet erkanı, resmi kıyafetlerle camide toplanırlar ve kendileri için ayrılan yerlere otururlardı. Diğer vazifeli devlet erkanı da atlarına binerek, sarayın büyük kapısında bir düzen içinde bekleyip, padişahı karşılarlar ve camiye kadar refakat ederlerdi. Şeyhülislâm ve sadrazamın önlerine, teşrifatçı başı ve kesedar, getirdikleri buhurdanlıkları koyarlar, bu sırada camide Kur'an-ı Kerîm tilâvet edilirdi.
📌Padişah gelirken, hünkâr mahfilinin penceresi açılır; bunu gören herkes hürmetle ayağa kalkardı. Herkes yerine oturduktan sonra, âlimler kürsüye çıkıp vaaz ve nasihat ederler, bu arada buhurlar yakılır; cemaatin önüne şekerler bırakılırdı. Vaaz bitince, vaiz efendiye samur kürkler, kıymetli elbiseler giydirilir, sonra bir mevlid-hân kürsüye çıkardı. O da bir miktar okuyup iner ve ona da hil'atlar, kıymetli elbiseler ihsan edilir, ikinci mevlidhân da bir mikdar okurdu.
📌Sonra Hicaz'dan Resûlullah efendimizin torunlarından gelen mektup, müjdecibaşı tarafından sadr-ı a'zama takdim edilir, o da reîs-ül-küttâba verir ve pâdişâha arz edilirdi. Mektup huzurda okunur ve müjdecibaşına, reîs-ül-küttâba hil'atlar giydirilirdi. Sonra Medîne-i münevvereden gelen hurmalar dağıtılır, hurmayı getiren ağaya ihsanlarda bulunulurdu. Üçüncü mevlidhân da kürsüye çıkınca, sadrazamın, şeyhülislâmın, vezirlerin, ulemânın önlerine şeker dolu tabaklar koyulur, mevlid bittikten sonra tabaklar kaldırılır, padişah saraya dönerdi. Bunun arkasından cemaat de önlerine bırakılan şekerleri alarak dağılırdı.
II. Abdülhamid zamanında kandil merasimi
📌Ayşe Osmanoğlu'nun anlatımıyla II. Abdülhamid zamanında kandil merasimi şu şekilde gerçekleşiyordu:
"Mevlüd kandilinde gündüz alay olur. Hamidiye Camii'ne çıkılır, askere ve arabalara şeker ve şerbet verilirdi. Kandil günlerinin akşamları Küçük mabeyin Dairesi'nde Mevlüd-i Şerif okunurdu. Babam için mevlüdde bulunacak paşalarla bendegân için minderler konurdu. Mabeyn-i Hümayun'a sabahtan tebrike gelenler çok olur, bunlar padişaha arz olunurdu. Mevlüd başlamadan önce babam Küçük Salon'da ayakta olarak Serasker Paşa başta olduğu halde vükelâdan gelenleri Damad Paşa ve beyleri, şehzadeleri kabul ederdi. Sonra mevlüdü okuyacak olan Hamidiye Camii başimamı ile Muzıka-i Hümayun'un güzel sesli müezzinleri girerler, onlar da tebriklerini takdim ederlerdi. Babam gelir minderin üzerine diz çökerek oturur, paşalarla beylere oturunuz emrini verir, herkes yerine geçip otururdu…
Mevlüd sırasında ikişer kilercinin tuttuğu büyük gümüş tepsilerle akide şekerleri getirilir, önce babama takdim olunur, sonra bütün salonda gezdirilir, herkes birer tane alırdı. Mevlüd bitince babam kalkardı. O kalkınca herkes kalkar, tekrar teşekkürlerini arz ederek çıkarlardı… Babam kendi dairesine geçerken koridorun önüne ikinci hazinedar ve bütün hazinedarlar sıra ile dizilip tebriklerini arz ederlerdi. Kandil akşamları böyle geçerdi…"
Fikriyat e-kitap uygulamasında yer alan eserlere ulaşmak için tıklayın
📌Kur'ân-ı Kerîm'e göre bir yıl içinde on iki ay bulunmakta olup, bu ayların başlaması ve bitişinin, Hz. Peygamber'in özellikle Ramazan ve Şevvâl hilâlleriyle ilgili uyarıları dikkate alındığında, yeni ayın görünmesi yani rü'yet-i hilâlle olması gerektiği anlaşılmaktadır. Osmanlı'da rü'yet-i hilâl dini öneminin yanında folklorik bir etkinlik idi. Ramazan ayının başlangıcı özel bir öneme sahip idi. Bu sebeple rü'yet-i hilâle hem devlet ileri gelenleri hem de halk, büyük önem vermişlerdir.
Bu mübarek gecelerde camilerde kandil yakılması âdetinin tam olarak ne zaman başladığı bilinmemekle birlikte II. Selim (1566-1574) döneminde camiler aydınlatılıp minarelerde kandiller yakılarak kutlandığı için bu mübarek gecelere kandil geceleri denildiği, yaygın olarak kabul edilmektedir.
📌Bu mübarek gecelerde sadece kandil yakılmayıp, top atıldığı da bilinir. Ramazan ayının iftar ve imsak vakitleri ile cülus günü ve diğer mübarek gecelerde, sur içinde ve dışında münasip yerlerden top atıldığı belirtilir. Kandil gecelerinde atılmak üzere çeşitli büyüklükteki havan toplarının Yıldız Sarayı civarındaki bahçelere gönderildiği ifade edilir.
Kandiller ayrıca, Cuma Selamlığı'nda olduğu gibi, halkın padişaha maruzatını sunmalarına da vesile olurdu. Diğer zamanlara nazaran kandil gecelerinde camilere gidenlerin sayısında önemli bir artış gözlenirdi. Böyle özel gün ve gecelerde uygunsuz davrananlar uyarılırdı. Mübarek gecelerde yenilmek üzere kandil çörekleri yapılır, bunların börekçi fırınlarında, kandil günlerine mahsus olarak kapıların önüne konularak, üzerine beyaz örtü serilmiş masalarda, beyaz önlük giymiş çıraklar tarafından satıldığı aktarılır.