Osmanlı'da Ramazan ayı nasıl geçerdi?
Üç kıtaya yayılan Osmanlı İmparatorluğu'nda, on bir ayın sultanı Ramazan ayı her zaman önemli bir yere sahipti. Coşkuyla karşılanan Ramazan'da iftara gelen misafirlere verilen diş kirasından, borçluların veresiye defterinden borçlarını sildirmeye kadar birçok gelenek vardı. İşte sizler için Osmanlı dönemindeki Ramazan geleneklerini derledik.
Giriş Tarihi: 09.05.2019
10:20
Güncelleme Tarihi: 09.05.2019
11:36
Osmanlı'da ramazanda halk, eşine-dostunu iftar da ağırlamaya ayrı bir önem verirdi. O kadar ki insanlar misafir ağırlamak için çırpınırlardı. Ramazan boyunca, iftar vakitlerinde kapılar açık tutulurdu. Böylece yolda kalan ve ihtiyacı olan herkes istediği eve girer, iftar sofrasına dâhil olurdu. Bunun için tanıdık olmaya gerek olmazdı. Hatta iftar için gelenin kim olduğu da asla sorulmazdı. İftarın ardından ise ev sahibi, yemeğe gelen misafirlerine diş kirası ismi altında hediyeler sunardı. Özellikle fakir konuklara, altın ve gümüş akçeler verilirdi.
Tekne orucu, âlimlerin küçük yaşta çocuklara oruca alıştırmak ve onlara İslâmî bir kimlik kazandırmak için önerdikleri tenkiye orucunda dayanır. Tam gün oruç tutamayacak çocuklara öğle vakti oruçları açtırılırdı. İlk defa oruç tutacak çocuklara hediyeler verilirdi.
Ramazan ayı boyunca düzenlenen 'huzur dersleri' dönemin en önemli ilmi faaliyetlerinden olmuştu. Huzur dersleri Ramazan ayının ile 10 veya 8 gününü kapsardı. Bir âlimin, seçilen ayeti tefsir etmesiyle başlayan dersler soru-cevap şeklinde ilerlerdi. Bu derslerin yapılacağı yeri ise padişah belirlerdi.
Ramazanda, halkın ibadetlerine daha sıkı sarılması, dini emirleri daha rahat bir şekilde yerine getirebilmesi ve ibadetlerini huzur içerisinde yapabilmesi için uymaları gereken kurallar ile sosyal düzeni bozacak hareket ve tavırlardan kaçınılması gerektiğinin yöneticiler tarafından yazılı olarak halka duyurulmasına tenbihnâmeler yayınlanırdı.
Bu tenbihnâmeler de Müminlerin namaz vakitlerinde dükkânlarını kapatarak ve kahvehanelerde oturanların sohbetlerini yarıda keserek cemaate katılmaları tembih edilirdi. Onların dünya ve ahiretlerini kazanmaları ve İslâm'ın nuruyla nurlanmaları istenirdi. Cemaatle yapılan duaların daha makbul olduğu sıklıkla vurgulanıp halkın beş vakit namazı camide kılması istenirdi. İnsanların ticaret-i dünyeviyeyi bırakarak ticaret-i uhreviyeyi kazanmaları her daim teşvik edilirdi.