Osmanlı’da ticaret nasıl yapılırdı?
Osmanlı Devleti, kuruluşunun ardından ticari hayatın içinde yer almış ve elinde bulundurduğu iktisadi imkânlarla henüz bir beylikken dahi çevresindeki beyliklere karşı büyük bir üstünlük sağlamıştı. Özellikle büyük ticaret yolları üzerinde kurulmuş olması, bu üstünlüğün oluşmasında başlıca sebepti. Peki, Osmanlı'da ticaret nasıl yapılırdı? İmparatorluk topraklarında ihracı yasak mallar hangileriydi? Bu yasakların sebebi neydi? Ölen yabancı bir tüccarın malları kime kalırdı? Bu soruların cevabını derledik.
Giriş Tarihi: 09.01.2020
10:36
Güncelleme Tarihi: 11.02.2022
11:52
OSMANLI AHLAK KİTAPLARINDA TİCARET KÖTÜLENMİŞ MİDİR?
Osmanlı döneminde bazı teorik kitaplarda ticaret yapılacak en son meslek olarak gösterilir. Ancak bu genel bir kanaat değildir.
Birçok kitapta da tam tersi bir durum olarak tüccarlığın Hz. Peygamber'in mesleği olması nedeniyle en şerefli meslek olduğu zikredilir.
HER ESNAF BİRLİĞİNİN BİR PİRİ VARDI
Osmanlı İmparatorluğu'nda faaliyet gösteren her esnaf birliğinin bir piri vardı.
Hz. İdris terzilerin, Hz. Yusuf saatçilerin, Hz. Davud demirci ve zırhçıların, Hz. Adem çiftçilerin, Hz. Muhammed ise tüccarların piri sayılırdı.
VENEDİK’TE TÜRK TİCARET MERKEZİ NASIL KURULDU?
Osmanlı İmparatorluğu ilk dönemlerinden itibaren Venedik ile ticari ilişkilere girmiş, Çelebi Mehmed zamanında yapılan ticaret antlaşmasıyla Türkler, Venedik'te ticaret yapma hakkını kazanmışlardı.
İki devlet arasında siyasi çıkar çekişmeleri sebebiyle meydana gelen savaşlar, Türk tüccarlarının Venedik'te düzenli bir ticaret yapmalarına engel oldu.
TÜRK TÜCCARLARININ FAALİYETLERİ DEVAM ETTİ
Ancak Kıbrıs'ın fethi ve İnebahtı Savaşı'nın ardından 1573'te Osmanlılarla, Venedikliler arasında imzalanan antlaşma ile güvenlik sağlanınca Venedik, Türk tüccarlarının istilasına uğradı.
Türk tüccarları faaliyetleri daha sonraki tarihlerde artarak devam etti.
KAPİTÜLASYONLAR TEK TARAFLI MIYDI?
Osmanlı İmparatorluğu gerek ülkesinin maddi menfaati gerekse de siyasi çıkarları için çeşitli ülkelere kapitülasyon adı verilen, ticari imtiyazlar vermişti. Ancak bu ahidnameler iki taraf arasında yapılmış bir antlaşma statüsünde olmayıp tek taraflıydı.
Osmanlı padişahının yabancılara bir inayetiydi. Bu tür ticari imtiyazlar ancak 1718'de Avusturya ile yapılan Pasarofça Antlaşması'ndan sonra iki taraflı olmuştur.