Arama

15 maddede Kadızadeliler Hareketi'nin bilinmeyenleri

Osmanlı Devleti'nde 1582-1685 yılları arasında yaşamış olan Kadızadeliler ve Sivasiler, devletin sosyal ve siyasal hayatında kalıcı izler bıraktılar. Bu iki taraf arasındaki mücadeleler, her iki ekolün de dinamizmine katkı sağladı ve toplumla devletin ilgi odağı oldu. Kadızadeliler ve Sivasiler arasında gerçekleşen bu tartışmalar, yüzyıla yakın bir süre boyunca devleti ve toplumu meşgul etse de, neticede çoğunluğu Hanefi olan toplumun yerleşmiş örf ve adetlerini hedef aldığı için uzun süreli tutunamadı. Sizler için, Kadızadeliler hakkında bilinmeyenleri derledik.

  • 10
  • 15
KADIZADELİK TEKRAR NASIL CANLANDI?
KADIZADELİK TEKRAR NASIL CANLANDI?

Köprülüzade Fazıl Ahmed Paşa'nın sadrazamlığı döneminde, Kadızadeli hareketinde tekrar bir canlanma görüldü. Sadrazamın dostluğunu kazanan Vani Mehmed Efendi, Fazıl Ahmed Paşa'nın daveti üzerine İstanbul'a geldi ve burada en önemli camilerde verdiği vaazlarla Kadızadeli hareketini tekrar etkin hale getirdi.

Vani Mehmed Efendi, birçok yerde tekkelerini yıktırıp, 1665'ten itibaren tasavvufi müziğin halka açık yerlerde icrasını ve semasını yasakladı. Tütün ve içki kullanımının tekrar yasaklanan huşulardandı. Kadızadeli hareketini tekrar zirveye çıkmışken, İkinci Viyana Kuşatması'nın ardından yaşanan bozgun, bu seferin destekçilerinden Vani Mehmed Efendi'nin nüfuzunu sona erdirdi. Vani Mehmed Efendi'nin sürgüne gönderilmesiyle Kadızadeliler'in etkinliğine sona erdi ve bir daha toparlanamadılar.

  • 11
  • 15
KADIZADE VE SİVASİ EKOLLEŞMESİ KARŞISINDA DEVLETİN İZLEDİĞİ POLİTİKA
KADIZADE VE SİVASİ EKOLLEŞMESİ KARŞISINDA DEVLETİN İZLEDİĞİ POLİTİKA

Kadızâdeliler ve Sivâsîler arasındaki tartışmalar tüm şiddetiyle devam ederken, Osmanlı Devleti'nin başarılı bir denge politikası izlediğine vurgu yapmak yerinde olur. Nitekim her ne kadar ilmî teknik yönü olsa da tartışılan konuların siyasetten bağımsız olarak geliştiği düşünülemez.

Osmanlı Devleti, devletin bekasını tehdit eden ve geniş halk yığınlarından destek bulacak muhtemel bir organizasyonun ancak tarikatlar vasıtasıyla yapılabileceğini düşünüyordu. Nitekim tarihi boyunca önderliğini şeyhlerin yaptığı çok sayıda isyanla karşılaşmış ve bunlara karşı mücadele vermiştir. Bu yüzden devlet bu tür grupların ülkede bir kargaşa çıkarma ihtimaline karşı sürekli teyakkuzda olmuş ve çeşitli tedbirler alarak gerektiğinde müdahale etmişti. Bir taraftan tasavvufî gruplara destek verip büyümeleri için çeşitli imkânlar sağlarken, hatta bazı devlet erkânı bizzat bu gruplar arasında yerlerini alırken; bir taraftan da onların devleti ortadan kaldırabilecek boyuta ve nüfuza sahip olmasını önlemek istemişti. Bunun için zaman zaman çeşitli tekkeleri teftiş etmiş, tasavvuf mensuplarına bir takım cezalar uyguladı ama asla tasavvufu bitirmeyi düşünmedi. Çünkü büyük kalabalıkları tasavvufî gruplar sayesinde kontrol etmek mümkün ve kolay olabilmişti.

  • 12
  • 15
BAŞKA ZÜMRELER BU MESELEYE KARIŞTI MI?
BAŞKA ZÜMRELER BU MESELEYE KARIŞTI MI?

Kadızâdeliler ile Sivâsîler arasındaki bu ayrışmaya, vaizlerin dışında öteki ilmiye mensuplarının katıldıkları bilinmiyor. Şeyhülislâm ve diğer kazaskerlerden oluşan ilmiye mensubunun üst düzey temsilcileri, padişahın talebi ve taraflardan birisinin isteği üzerine birkaç kez hakemlik yapmanın dışında bu tartışmalara müdahale etmemişler, fikirlerini söylemekten geri durmuşlardı. Ulemanın bu suskunluğunun, vaziyetin vahametini iyi kavrayamamış olmalarından veya Kadızâdelilerin nüfuz ve baskılarından çekinmelerinden kaynaklanmaktaydı.

Kadızâde ekolünün, daima olumsuz görüşleri dile getirerek meseleleri çözümsüzlüğe sürüklediğini; buna mukabil Sivâsîlerin bu konulara dair çözüm önerilerinin ise daha akılcı ve mantıklı olduğu görülür. Her iki ekolün mensupları da birbirlerini eleştirirken ağır üsluplar kullanmış, birbirlerini tekfir etmiş ve muhataplarını küçümseyen hakaretamiz kelimeler kullanmıştı.

Her iki tarafın da vaaz ve derslerini bizzat dinlediğini ifade eden Kâtip Çelebi, tarafların yanlışlarını eserinde belirtmektedir. Kâtip Çelebi, Kadızâde Mehmed Efendi'den bir dönem ders okumuş olsa da tarafların tartışmalarını ele alırken gruplara eşit uzaklıkta bulunmaya gayret etmiş, her iki ekole de tenkitler yöneltmiş ve onlardan birinin ifratı, diğerinin tefriti temsil ettiği vurgusunu yapmıştı.

  • 13
  • 15
HANGİ KAYNAKLARDAN FAYDALANDILAR?
HANGİ KAYNAKLARDAN FAYDALANDILAR?

Kadızâdeliler ve Sivâsîlerin kaynaklardan yararlanma yöntemine gelince; her iki ekol de, bazen doğrudan delillere dayalı fetvalar vermiş; bazen de kendilerinden önceki âlimlerin verdikleri fetvaları nakletmişlerdi.

Yazmış oldukları eserlerde savundukları görüşleri ifade ederken klasik delillendirme yöntemini kullandılar. Öncelikle kavramlar ile ilgili kısa tanımlar yaparak konu edinilen meselenin net olarak anlaşılmasına özen göstermişler, sonra da âyet ve hadislerden iddialarına deliller getirmişlerdi. Bunun yanında zaman zaman mezhep imamlarının görüşleri, muteber hadis ve fıkıh kitaplarındaki rivayetler, çeşitli kıssa ve menkıbeler, her iki ekol tarafından da referans olarak kullanılmıştı.

Kadızâdeliler, başucu kitabı edindikleri Birgivî'nin et-Tarîkatü'l Muhammediyye isimli kitabından istifade etmişler, Abdülmecîd Sivâsî ve Abdülehad Nûrî de şeyhlerinden alıntılar yaparak diğer tasavvuf büyüklerinin sözlerine atıflar da bulunmuşlardı.

Her ne kadar müspet ilimlere karşı menfi bir tavır takındıkları söylense de bu araştırmada, Kadızâdelilerin çoğu zaman matematiksel ve felsefî izahlara başvurarak meseleleri izah ettikleri görülür. Kıyas ve açıklama gibi deliller yanında filozofların sözlerini de görüşlerini teyit etmek için nakletmişlerdi.

Ayrıca kaynakların çoğu Kadızâde Mehmed Efendi'yi iyi bir kelamcı olarak takdim eder. Şu takdirde bu bilgi, Kadızâdelilerin aklî izahlardan "felsefiyyâttır" deyip uzak durduklarına dair Kâtip Çelebi'nin analizinin test edilmesini gerekli kılar.

  • 14
  • 15
KADIZADELİLER NE İSTİYORDU?
KADIZADELİLER NE İSTİYORDU?

IV. Mehmed devri sadrazamlarından Boynueğri Mehmed Paşa zamanında Kadızadeliler'in durumları bozuldu. Sadrazam, Ulema ve şeyhlerde danışmak ne demektir? Diyerek Kadızadeliler'i devlet işlerinden uzaklaştırdı. Bunun üzerine Kadızadeliler, sadrazam aleyhine büyük bir karalama kampanyası başlattılar. Ancak fiilen daha sonra Köprülü Mehmed Paşa'nın sadrazamlığı zamanında harekete geçtiler.

Köprülü Mehmed Paşa, 1656'da sadrazam olunca ilk işinin bozulan devlet otoritesini yeniden tesis etmek olduğunu biliyordu. Köprülü, devlet otoritesini tesis etmeye çalışırken, IV. Murad devrinden itibaren İstanbul'da da büyük bir güç haline gelen Kadızadeliler, onun sadrazamlığının sekizinci günü, 2 Ekim 1656'da aleyhtarlarını sindirmek ve devlet yönetiminde söz sahibi olmak için harekete geçtiler. Kadızadeliler şunları istiyorlardı: İstanbul'daki bütün tekkeleri yıkıp, buraların şeyh ve dervişlerine imanlarını tazelemelerini teklif etmek ve kabul etmeyenleri öldürmek; padişahın huzuruna çıkara, Peygamber'den sonra ortaya çıkmış bütün bid'atların kaldırılmasını istemek; Padişahların ve ailelerinin yaptırdığı, selatin camilerinin minarelerinin biri dışkıdakileri yıkmak.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN