Arama

Osmanlı'dan günümüze gelen kültür mirasları

Bir toplumun tarihi belleği olan kültür, o toplumun gelecekteki yaşamını da şekillendirir. Hayatının her alanı inceliklerle örülü olan Osmanlı'da toplum hayatı, her bir ferdine verdiği anlam-değer ilişkisi üzerinden inşa edilmiş huzur temelli bir yapıydı. Osmanlı ekonomisinin can damarı olan Ahilik'ten tüccarların vazgeçilmez güzergahları olan kervansaraylara Osmanlı'daki yardımlaşmanın en zarif örneklerinden sadaka taşından 'alan el' ile 'veren el'i buluşturan vakıflara o zamanlardan günümüze kalan pek çok miras bugünkü hayatımızı bu inceliklerle bezedi. Peki, Osmanlı'dan günümüze gelen kültür mirasları nelerdi? Sizler için Osmanlı'dan günümüze gelen kültür miraslarını derledik.

  • 28
  • 36
İSİM TESMİYESİNDE YAPILAN İŞLEMLER NEYDİ?
İSİM TESMİYESİNDE YAPILAN İŞLEMLER NEYDİ?

İsim tesmiyesi sırasında bebek besmeleyle kucağa alınır ve yine besmeleyle bırakılırdı. Daha sonrasında Peygamber Efendimize salat u selamlar okunurdu. En son anneye yüzük veya daha başka bir hediye alınıp bitirilirdi. Konulan ismin uğurlu gelip gelmediği bebeğin sağlık seyrinden anlaşılırdı. Bebeğin sağlık durumu pekiyi seyretmiyorsa isim değişikliğine gidilirdi.

  • 29
  • 36
OSMANLI'NIN MÜSLÜMAN SAATİ
OSMANLI’NIN MÜSLÜMAN SAATİ

Osmanlı'da kullanılan saat sistemi günümüzdeki saat sisteminden daha farklıydı. Alaturka saat, Osmanlı devrinde kullanılan mahalli zaman ölçüsüydü. Alaturka saate ezani saat da denilir. Ezani Saat, bir mahallin en yüksek noktasından güneşin batışı esas alınarak her gün saatlerin 12:00'a yani akşam namazı vakti ayarlandığı bir saat sistemi olup mevsimlere göre değişiklik gösterir.

  • 30
  • 36
ALATURKA SAAT NEDİR?
ALATURKA SAAT NEDİR?

Osmanlı Devleti zamanında büyük cami muvakkithânelerinde vakitleri hesaplamakla vazifeli muvakkitler vardı. Akşam ezanı her gün bu muvakkitlerin hesaplarına göre okunur ve Müslümanlar da saatlerini 12.00'ye ayarlarlardı. İlmi heyet derslerinde namaz vakitleri hesaplarını öğrenen imamlar, muvakkitlerin olmadığı ücra yerlerde vakitleri hesaplarlardı. Ezanlar bunların yaptığı hesaplara göre okunur ve saatler akşam ezanı ile 12.00'ye ayarlanırdı. Saat ayarı ezanla bildirilmiş olurdu. Bu bakımdan bu saate "mahalli saat" de denilirdi.

  • 31
  • 36
MÜSLÜMANIN MESUT OLDUĞU ZAMANLAR
MÜSLÜMANIN MESUT OLDUĞU ZAMANLAR

Ahmet Haşim bu durumu şöyle açıklar: 'Saat'ten kastımız, zamanı ölçen âlet değil, fakat bizzat zamandır. Eskiden kendimize göre yaşayışımız, düşünüşümüz, giyinişimiz ve kendimize göre, dinden, ırktan ve ananeden hayat alan bir zevkimiz olduğu gibi, bu hayat üslubuna göre de 'saat'lerimiz ve 'gün'lerimiz vardı. Müslüman gününün başlangıcını şafağın parıltıları ve nihayetini akşamın ziyaları tayin eder. Madenden sağlam kapaklar altında saklı tutulan eski masum saatlerin yelkovanları yorgun böcek ayakları tarzında, güneşin sema üzerindeki hareketiyle az çok ilgili bir hesaba uyarak, minenin rakamları üzerinde yürürler ve sahiplerini, zamandan aşağı yukarı bir sıhhatle, haberdar ederlerdi. Zaman sonsuz bahçe ve saatler orada açan, gâh sağa gâh sola meyleden güneşten rengârenk çiçeklerdi. Yabancı saati kuşatmasından evvel bu iklimde, iki ucu gecelerin karanlığıyla simsiyah olan ve sırtı, çeşitli vakitlerin kırmızı, sarı ve lâcivert ateşleriyle yol yol boyalı, azîm bir canavar halinde, bir gece yarısından diğer bir gece yarısına kadar uzanan yirmi dört saatlik "gün" tanınmazdı. Ziyada başlayıp ziyada biten, on iki saatlik, kısa, hafif, yaşanması kolay bir günümüz vardı. Müslümanın mesut olduğu günler, işte bu günlerdi; şerefli günlerin olaylarını bu saatlerle ölçtüler.

  • 32
  • 36

Başka memleketlerde fecri yalnız kırdan şehre sebze ve meyve getirenlerin ahmak gözleriyle ıstırap çekenlerin şişkin kapaklar içinden bakan kırmızı ve perişan gözleri tanır. Bu zavallılar için fecrin parıltıları, yeniden boyuna geçirilecek olan hayat ipinin kanlı ilmeğini aydınlatan bir ziyadır. Hâlbuki fecir saati, Müslüman için rüyasız bir uykunun sonu ve yıkanma, ibadet, neşe ve ümidin başlangıcıdır. Müslüman yüzü, kuş sesleri ve çiçek kokuları gibi fecrin en güzel tecellilerindendir. Kubbe ve minareleri o alaca saatte görmemiş olan gözler, taşa en ilâhî anlamı veren o muhayyirü'l-ukul mimârîyi anlamış değillerdir. Esmer camiler, fecrden itibaren semavî bir altın ve semavî bir çini ile kaplanır ve İslâm ustalarının bitmemiş eserleri o saatte tamamlanır. Bütün mâbetler içinde güneşten ilk ziya alan camidir. Bakır oklu minareler, güneşi en evvel görmek için havalarda yükselir.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN