Osmanlı'dan günümüze rasathane
Osmanlı döneminde hava tahminleri için 1868'de faaliyetlerine başlayan Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü deprem konusunda gözlem, eğitim, araştırma ve uygulama faaliyetlerini tek bir bünye altında toplayan ilk kuruluştu. Döneminin en önemli gözlemevi olan Kandili Rasathanesi o günlerden miras kaldı.
Giriş Tarihi: 01.07.2019
11:32
1982'DEN SONRA ENSTİTÜ OLDU
Kandilli Rasathanesi en önemli gelişme dönemine, 1964'ten sonra modern bina ve tesislerinin tamamlanmasıyla girdi.
Kandilli Rasathanesi 1947'ye kadar çalışmalarını İstanbul Üniversitesi'nin Heyet (Astronomi) ve Fizik Enstitüsü'nün çalışmalarına paralel olarak yürüttü. Yurtdışı bilim insanlarıyla geliştirilen ilişkiler, rasathaneye kurulan laboratuvarlar ve satın alınan modern aletler, güneş fiziğinin özelliklerini ortaya koyacak çalışmaların oluşmasını sağladı.
Özellikle 1962'den sonra rasathanede yapılan çalışmalar önemli yabancı bilim dergilerinde yayımlanmaya ve yabancı bilim insanları tarafından referans gösterilmeye başlandı.
Faaliyetlerini 1982'ye kadar Milli Eğitim Bakanlığı Yüksek Öğretim Müdürlüğü'ne bağlı olarak yürüten Kandilli Rasathanesi, Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde "Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü" adı altında rektörlüğe bağlı bir enstitüye dönüştürüldü.
Deprem mühendisliği, Jeodezi ve Jeofizik anabilim dalları, manyetik laboratuvarı bulunan rasathanede, Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi, Belbaşı Nükleer Denemeleri İzleme Merkezi ile İznik Deprem Zararlarını Azaltma Merkezi bulunuyor, astronomi ve meteoroloji laboratuvarı yer alıyor.
İlk hedefi depreme yönelik çalışmalar olan enstitü, deprem konusunda gözlem, eğitim, araştırma ve uygulama faaliyetlerini tek bir bünye altında toplayan ilk kuruluş olma özelliğini kazanıyor.
Rasathane bünyesinde, 2002'de de İstanbul Deprem Acil Müdahale ve Erken Uyarı Sistemi kuruldu.
Doğum tarihi hakkında farklı görüşler olsa da 1521 yılında Şam'da doğduğu birçok araştırmacı tarafından kabul edilir. Takiyüddin, ilköğrenimini Mısır'ın sayılı âlimleri arasındaki müderris olan babasından aldı. Şam ve Mısır'da aldığı eğitimler sonucunda bilimsel kişiliği gelişti. 1550 yıllarında ailesinin İstanbul'a göç etmesinden dolayı Takiyüddin eğitimine burada devam etti. Takiyüddin, eğitimini 16 yüzyıl Osmanlı devrinin en ünlü hocalarından Çivizâde Mehmed Efendi, Ebussuûd Efendi, Kutbüddinzâde Mehmed Efendi ve Saçlı Emîr'in yanında tamamladı.
Mısır'a giderek Kahire'de Şeyhûniyye ve Sargatmişiyye medreselerinde müderrislik yaptı. Semiz Ali Paşa'nın sadrazamlığı döneminde tekrar İstanbul'a geldiğinde Edirnekapı Medresesi'ne müderris tayin edildi.
Çalışmalarının sonuncunda farklı bilim alanlarında eserler ortaya koyan Takiyüddin; 16 yüzyılda çağın astronomu, matematikçisi, fizikçisi olarak dönemine damga vurmuş bir bilim insanı olarak anıldı. 1570 itibariyle çalışmalarına İstanbul'da devam ettirdi.
II. Selim tarafından Müneccimbaşı olarak atandı. 1574 yılı itibariyle çalışmalarını ve gözlemlerine İstanbul'da rasathane olmaması sebebiyle Galata Kulesi'nden yaptı.
Osmanlı sultanı III. Murad ve Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa'nın desteğiyle kurulan İstanbul rasathanesinin başına getirildi. Büyük ebatlı yeni aletlerle daha iyi gözlemler yapmayı amaçlayan Takiyüddin, dönemin muhaliflerinin siyasi kıskançlıkları nedeniyle nu isteklerini yerine getiremedi.
Rasathanenin kurucusu Takiyüddin, rasathanenin yıkılmasından yaklaşık beş yıl daha yaşadıktan sonra 1585 yılında vefat etti.