Osmanlı'nın Avrupa'yı kıskandıran çiçek sevgisi
Osmanlı topraklarına gelen Avrupalıların Osmanlı bahçelerinin güzelliğini gördükten sonra, anlata anlata bitiremediğini hatta bu bahçeleri ülkelerinde yapacakları parklar için örnek aldıklarını biliyor muydunuz? Sizler için Osmanlı bahçelerinin tarihini ve Avrupa'ya tesirini derledik.
Giriş Tarihi: 11.06.2019
08:47
Güncelleme Tarihi: 27.06.2019
09:03
Öyle ki Osmanlıların çiçek sevgisi Avrupalıların dikkatini çekmişti. Avrupalı diplomatlar, Türk bahçelerinde yetişen çiçek zenginliği karşısında şaşırıp kalmış ve bu bitkileri kendi ülkelerine heyecanla tanıtmışlardı.
Osmanlı Devleti'nin kurulmasından sonra Selçuklular zamanında olduğu gibi bahçeler ve çiçekler hayatın her safhasını süslemeye devam etti. Çiçekler yalnız bahçeleri değil Osmanlı sanatının her türünü süsledi. Kitaplarda, çinilerde onlarca çiçek motifi kullanıldı. Padişahların kaftanlarında, gömleklerinde, askerlerin miğferlerinde, at başlıklarında lale motifleri kullanıldı. 1453'te fetihten sonra bahçelerin yeni gözde mekanı İstanbul'du. İstanbul'un her tarafında padişahlar için düzenlenmiş hasbahçeler vardı.
Avrupa'da bahçe nedir bilinmezken padişahlar göz alıcı hasbahçelerde devlet işlerinin yorgunluğunu üzerlerinden atarlardı. İstanbul'da Eski ve Yeni (Topkapı) sarayların bahçelerinin dışında Çatalca, Silivri, Florya, Langa, Karabali (Kabataş'da), Kâğıthâne, Karaağaç (Sütlüce'de), Aynalıkavak, Ihlamur, Beşiktaş, Çırağan, Bebek, Baltalimanı, Emirgân, Kalender, Büyükdere, Fenerbahçe, Üsküdar, Beylerbeyi, Kuleli, Kandilli, Göksu, Çubuklu, Tokatköy, Beykoz ve Sultaniye bahçeleri vardı.
Osmanlıların çiçek sevgisi Avrupalıların dikkatini çekmişti. Avrupalı diplomatlar, Türk bahçelerinde yetişen çiçek zenginliği karşısında şaşırıp kalmış ve bu bitkileri kendi ülkelerine heyecanla tanıtmışlardı. 1570'lerin sonlarında İstanbul'a gelen Salomon Schweigger, padişahın bahçelerini şöyle anlatır: "Sözü gene süs bahçelerine getirmek istiyorum. Bunlardan birine gittim. Adına "Karabali " diyorlar. Bu bahçede ilk gözüme çarpan, yan yana üç atlının rahatça geçebileceği genişlikte bir yoldu. Yol boyunca ve yolu dikine kesecek biçimde, ikişer adım aralıkla çok güzel serviler dikilmiş, ağaçların arasında bir buçuk insan boyunda, hoş görünümlü biberiyeler yetiştirilmişti."
17. yüzyılın başlarında Venedik balyosu olarak görev yapan Ottavio Bon Osmanlı bahçesini şöyle anlatır: "Padişahın yaşadığı saraydaki ağaçların altında her türden çiçeğin kokusu hissedilir. En fazla olan ağaç servidir. Sarayın çok güzel bahçeleri ve bu bahçelerde her türden çiçekler ve meyve ağaçları; iki tarafında yüksek serviler bulunan çok güzel gezinti yolları ve birçok mermer çeşmesi vardır."