Osmanlı'nın az bilinen meslekleri
"Osmanlı'da gümüş üstüne siyah nakış işleyen kişiye ne ad verilirdi?" Hemen cevap veriyoruz: Savatçı. Her şey gibi meslekler de zaman zaman yaşayıp ölebiliyor. Birçoğu tarihe karışan Osmanlı'nın az bilinen mesleklerinden 11 tanesi bu sayfada.
Giriş Tarihi: 28.04.2020
15:16
Güncelleme Tarihi: 28.04.2020
15:58
Osmanlı halkı suya ve su dağıtımına oldukça önem verirdi. Bazı kimseler evlerinin yakınlarına borularla su getirerek insanların abdest almalarını sağlar; bazı eşraf da dükkanlarının önüne koydukları su küpleri ile yoldan geçenlerin susuzluklarını gidermelerine yardımcı olurlardı. Su temininde sıkıntı yaşanan mahallerde ise bu ihtiyacı "sakalar" karşılardı.
Sakalık, Osmanlı döneminde en önemli meslekler arasında yer alırdı. 15. yüzyılda evlere para karşılığı su taşıyan sakaların bir araya gelmesiyle "saka loncası" kuruldu. Osmanlı döneminden her mahallede bu loncaya kayıtlı bir saka bulunurdu. Su da genellikle sebillerden temin edilirdi. Sakalar, İstanbul eşrafının yanında Yeniçeri Ocağı'nın suyunu da temin ederdi. Padişahın sarayında su temininden sakacıbaşı sorumluydu ve ayrı bir önem atfedilirdi. Sakacıbaşına bağlı görevlilerle su hizmetleri yürütülürdü.
Her sakanın hangi çeşmeden suyunu alacağı belliydi. İzin belgesi olmadan su alıp satmak yasaktı. Saka gedikleri; alınır, satılır ve babadan oğula geçerdi. Bununla beraber, bir süre sonra sakalar, vakıf çeşmelerini kendi mülkleri gibi kullanmaya başlamış, vakıf hükümlerine aykırı bir şekilde insanların bunlardan su almasını engellemeye çalışmışlardı.
Osmanlı döneminde, günümüzdeki aynı meslekle uğraşanların bir arada olduğu çarşılara benzer merkezler bulunmaktadır. Bu merkezlerin çoğunda aynı meslekle ilgili faaliyet gösteren esnaflar bulunmaktadır. Bezzazlar kendi mesleklerinden diğer esnaflara bir arada çalıştığı çarşılar halk arasında her ne kadar "bedesten", "bedestan olarak bilinse de bu çarşılara en genel olarak "bezesiztan" adı verilmektedir.
Bezzaz kelime kökeni olarak Sami dil ailesi gurubundadır. Kelime Kökü "bez" olup daha sonra Arapçaya bu şekilde girmiştir. Arapçaya girdikten sonra almış olduğu "zaz" eki ile birleştirilmiştir. Bezzaz şeklini alması sonucu bez işi ile uğraşan anlamında meslek adı olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Esnafın henüz yerleşik hayata geçmediği eski dönemlerde cezzarlar, ciğerciler gibi omuzlarında üzerine etler dizilmiş bir sırık, ellerinde etleri kesecek büyük bir bıçak ve bellerine bağlı bir peştamal ile sokaklarda dolaşırlardı.
Mallarını satabilmek için de semiz ya da "semiz etlerim var" diye bağırırlardı. En çok satışı pazarlarda yaparlardı. Şehirlere yerleşimin artmasıyla birlikte pek çok esnaf gibi cezzarlar da yerleşik düzene geçti.