Osmanlı'nın bestekâr kadınları
Osmanlı müzik kültürünün asıl öğelerinden ve temel kaynaklarından biri de kadınlardır. Kadınların müzik uygulamaları kent-saray muhitinde farklı, yerel-taşra muhitinde farklı karakterlerde karşımıza çıkar. Peki, Türk musiki hayatı ve tarihinde Osmanlı'da besteleriyle ünlenen ilk Müslüman kadın bestecimizi ya da Osmanlı döneminde marş besteleyen kadın bestecimizi kaç kişi biliyor? Sizler için Osmanlı saray ve şehir hayatı içinde görsel ve yazılı belgelerle tespit edilmiş kadın bestekârlarımızı derledik.
Giriş Tarihi: 25.03.2019
09:20
Güncelleme Tarihi: 25.03.2019
10:40
Âdile Sultan'ın Fındıklı'daki yalısı
Sultan Hamid'in kızı Ayşe Sultan büyük halası Âdile Sultan'ı şöyle anlatıyor: "Ölümünden sonra saraya gelen cariyeleri ve ağaları, efendilerinin hikâyelerini, iyiliğini bize anlatırlarken gözyaşlarını zapt edemezlerdi. Babamla görüşmek istediği zaman haber gönderir, sarayda hususî hazırlıklar yapılır, bu suretle saraya gelirdi. Babam hürmet ve tazimle halasının elini öper, büyük kanepeye halasını oturtup kendisi de karşısına otururdu. Hazinedarlar, askılar içinde kahvesini getirirler, babam eliyle tepsiden alıp halasına verirdi. Bizler içeriye girip elini öper, yerden bir temenna ederek padişaha yaptığımız resmî tazimi ifa eder, çıkardık.
Babama, oğlum hitabında bulunur, babam da kendisine; "Emredersiniz halacığım" cevabını verirdi. Konuşma bir-iki saat kadar devam eder, yine geldiği gibi arabasına biner, babam da kapıya kadar kendisini teşyi ederdi. Yüzünün eskiden pek güzel olduğu belliydi. Narin, orta boylu, kumral, mavi-elâ gözlü, nurânî, asaletini gösteren hâl, hareket ve terbiyeye mâlik bir sultandı. Giyinmesi tamamiyle alaturka olup, ağır kumaşlardan dört etekli entari, ayağına güderiden papuç giyer, beline şaldan kuşak bağlar, bu entari üzerine salta dedikleri bol kollu bir ceket geçirir, başına fes gibi bir şey giyip etrafına oyalı ipekli yemeni sarar, üzerine zümrüt ve lâ'llerle yapılmış, ortadaki daha büyük, iki yanlarındakiler küçük, gül şeklinde kıymetli iğneler takardı. Başka hiçbir mücevher nişan takmazdı." (Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci)
Adile Sultan ile Damat Mehmed Ali Paşa'nın Eyüp Sultan'daki türbesi
Besteleri : "Gizlice şaha buyur, hâne-yi tenhâya buyur." (Hicaz Hümayun Makamı) Bestelenmiş şiiri: "Merhaba ey fahr-i âlem merhaba." Beste: Hacı Faik Bey.
AYŞE SULTAN (HAMİDE AYŞE OSMANOĞLU)
2 Kasım 1887'de İstanbul Yıldız Sarayı'nda doğdu. Beşiktaş Yahya Efendi Dergâhında öldü. Annesi Ayşe Müşfika 4. Kadın Efendi, babası II. Abdülhamid'dir. Cumhuriyet sonrası Paris'e yerleşti. 1951 yılında Türkiye'ye döndü. Fransızca bilen Osmanoğlu, arp, keman, piyano çalmakta ve ressamlık yapmaktaydı. Musikiyi Miralay Lombardi, Edgar Manas, Silvelli, Devlet Efendi gibi hocalardan öğrendi. Ayşe Sultan, 12 yaşında kompozisyon yapmaya başlamış; arp, keman ve piyano çalmış; özellikle piyano için birçok eser bestelemiştir.
1952 yılında "Osmanoğlu" soyadını alan Ayşe Sultan'ın "Babam Abdülhamid " adıyla yazdığı anılarının bir bölümü, 1960 yılında Hayat Dergisi'nde dizi olarak yayımlanmıştır.
Bestelerinden bazıları: Hamidiye Marşı (ilk bestesidir. 1900); Fatih Marşı (Çargâh); Çoksesli Marş (II. Abdülmecid için yazılmış 1942); Şefkat Valsi (1949).
GEVHERİ OSMANOĞLU (FATMA GEVHERİ SULTAN)
Gevheri Sultan yahut tam ismiyle Fatma Gevher-i Osmanoğlu, Sultan Abdülâziz'in oğullarından Şehzade Seyfeddin Efendi'nin kızıydı. 2 Aralık 1904'te İstanbul'da doğdu. 10 Aralık 1980 tarihinde İstanbul'da vefat etti. Annesi Necm-i Felek Hanım, babası Şehzâde Seyfettin Efendi'dir. Sultan Abdülaziz'in torunudur. Tahsilini yurt dışında yapan Osmanoğlu, kemençe, lavta, ud, tanbur ve piyano çalıyordu.
Eseri : "Başka âlem gerektir gönlümü seyran için" (Hüzzam); "Gittin bir hayal gibi, bir gün geri dönersin" Hüseyni.
BEDRİYE (ŞERBETÇİGİL) HOŞGÖR
1896'da Konya'da doğdu. 1968'de vefat etti. Çocukluk yıllarında tekke musikisinin tesirinde kalan Hoşgör, esas musiki eğitimini İstanbul'a geldikten sonra, sırasıyla Enderunlu İsmet Efendi ve Udi Âfet'ten ud dersleri, saray müezzinlerinden Halit Bey'den usul dersleri alarak devam ettirmiştir. Tanburi Cemil Bey'le tanışması ve kendisini "Dârülbedayi-i Musiki-i Osmani" okuluna kaydettirmesi ile musikiye olan ilgi ve alakası devam etmiştir. Ud ve piyano çalan Bedriye Hoşgör'ün bu gayreti hocası Udi Nevres Bey tarafından da takdir edilmiştir. Tüm eser ve notaları kızı Melek Hanım tarafından Dr. İrfan Doğrusöz'e hediye edilmiştir.
Bestelerinden bazıları: "Güneş doğdu damlara" (Bayâti Arabân); "Kararan sularda aksini gördüm (Kürdili Hicazkâr); "Mutrıpta mıdır, nâlede mi, bende mi te'sir?" (Kürdili Hicazkâr)