Osmanlı’nın casusluk faaliyetleri
Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan itibaren uyguladığı casusluk faaliyetleri, savaşların kazanılmasında, fethedilen yerlerin elde tutulmasında ve düşmana karşı izlenecek stratejilerin belirlenmesinde oldukça etkiliydi. Osman Gazi, bu sayede toprak fethetmiş, Fatih Sultan Mehmet ve Sultan II. Abdülhamid kendilerine yönelik suikast planlarını casusları aracılığıyla öğrenmiş, Timur'a esir düşen Yıldırım Bayezid casusların faaliyetleri sayesinde düşman çadırından kaçırılmıştı. Peki, Osmanlı casusluk faaliyetlerini nasıl yürütüyordu?
Giriş Tarihi: 29.08.2019
18:03
Güncelleme Tarihi: 29.08.2019
18:08
SULTAN II. ABDÜLHAMİD'E SUİKAST PLANLANDIĞI İHBARI
Osmanlı arşivlerinde yer alan bir başka belgeye göre ise Büyük Damat Mahmud Paşa başkanlığında bir komita kurulmuş, komitacılar bir tabanca ve bir Hristiyan tetikçi ile Kurban Bayramı alayında Sultan II. Abdülhamid'e suikast düzenlemeyi planlamışlardı.
Plan başarılı olursa Reşad Efendi'yi tahta çıkaracaklardı ancak planın başarılı olabilmesi için Yusuf İzzeddin Efendi'yi tahta geçirmeyi hedeflediklerini söylemişlerdi.
GÜVERCİNLERLE CASUSLUĞA KARŞI UYARI
Osmanlı arşivlerinde yer alan bir başka belgeye göre ise 1917 yılında Birinci Dünya Savaşı sırasında Alman Garp cephesinde yakalanan bir Fransız casusunun güvercinler vasıtasıyla casusluk yaptığı anlaşılmıştır.
Bu usulün Osmanlı topraklarında da uygulanmasının muhtemel olduğu göz önüne alınarak devamlı surette tahkikat yapılması ve güvercinlik bulunan yerlerin askerî kumandanlığa bildirilmesi gerektiği konusunda telgraf çekilmiştir.
ATEŞE TUTULDUĞUNDA YAZISI ORTAYA ÇIKAN KÂĞITLAR
Osmanlı belgelerine göre, II. Mahmud döneminde Eflâk tarafına geçmek yasak olmasına rağmen bu çaba içinde iken bir yakalanan Dimitre isimli Rum'un eşyaları arasında ele geçirilen bir evrak, ateşe tutulduğunda yazısı ortaya çıkıyordu.
Eflak'taki cemiyete dair bilgilerin yer aldığı mektup, Bükreş'teki Rus Konsolosu'na götürülüyordu.
DİLENCİ KILIĞINDAKİ YUNAN CASUSLARI
Osmanlı arşivlerinde yer alan bir belgede 1901 yılında dilenci kıyafetinde iki kişinin Ayvalık Postanesi aracılığıyla Rusya, Amerika, Selanik, Kavala ve Siroz'a gönderilmek üzere verdikleri beş adet mektup incelendiği ve bunun sonucunda bu kişilerin Yunan casusu olduklarının ortaya çıktığı belirtilir.
SIRBİSTAN’A GÖNDERİLEN BİR OSMANLI CASUSUNUN RAPORU
1859 yılında Yenipazar Kaymakamı tarafından, ahvalin ne merkezde olduğunu öğrenmek için araştırma yapmak üzere, at satmak ve don yağı satın almak bahanesiyle Murtaza isimli casus, tüccar olarak Sırbistan'a gönderilmişti. Murtaza kaleme aldığı raporda şu ifadelere yer vermişti:
"Sırbistan'da ortalığın karışık olduğu ve olağandışı hareketlilik gözlendiği, ticaret için daha içerilere gitme hususunda güvenlik bakımından belirsizlik bulunduğu, bir dükkânda bir Avusturyalı ile bir Sırplı arasında Avusturya, Fransa ve Osmanlı devletlerinin kıyaslandığı ciddî bir tartışma yaşandığı, Kraguyevaç kasabasının açık alanında Miloş ve idarecilerinin toplanıp karar almaları için köşk benzeri tahtadan bir bina yapılmakta olduğu, alınan haber ve duyumlara göre; Sırp tüccarlarının savaş istemediklerini ve Osmanlı Devleti'nin Sırbistan'a atayacağı idareciye itaat edeceklerini söyledikleri, Sırpların iç taraflardaki Osmanlı kalelerini ele geçirmek amacında oldukları ve buralara Bosna taraflarından askerî yardım gelmesini önlemek için sınır bölgelerinde hazırlıklar yaptıkları, Miloş'un ahaliye savaşa hazırlıklı bulunmaları talimatı gönderdiği ve çok sevdiği İlya isimli Papas'ın yakalanmasına üzüldüğü, bölgedeki idarecilerine top dağıtacağı, oğlunun Avusturya'dan asker getireceği, ahaliye Miloş'un Kraguyevaç'ta yapacağı toplantı gerçekleşene kadar yedek at nalı ve yedek çarığa varıncaya dek hazırlıklı olmaları için sürekli tembihte bulunulmaktadır."