Osmanlı'nın eşsiz mimarları
Üç kıtaya hükmeden Osmanlı, aynı zamanda mimari sahada da mührünü vurdu. Mimar Sinan'dan Kemaleddin Bey'e kadar dünyanın dört bir yanına eşsiz eserler bıraktılar. Asırlara meydan okuyan yapıtlar meydana getiren Osmanlı'daki bu mimarlar kimdi? İşte sizler için Osmanlı'nın eşsiz mimarlarını derledik.
Giriş Tarihi: 25.03.2019
18:22
Güncelleme Tarihi: 30.05.2020
12:45
SEDEFKÂR MEHMED AĞA’NIN DİĞER ESERLERİ
Kâbe'nin tamiratı, Üsküdar ve Samsun / Ladik'te Sultan I. Ahmed camileri, Beylerbeyi'nde İstavroz Mescidi, Üsküdar'da Kavak Sarayı Mescidi, Güngören'de (Vidos) Sultan II. Osman Camii, Sultan III. Mehmed Türbesi, Eyüp Sultan Türbesi önüne ilâve ve Sultan I. Ahmed Sebili, Alemdar, Tophane, Haydarpaşa, Üsküdar, Haliç'te eski Tersane Sarayı'nda ve Çatalca-Çorlu arasında eski Kınık kasabasında Sultan I. Ahmed çeşmeleri, Galata'da Sultan II. Osman Çeşmesi, İbrâhim Paşa Sarayı'nda tamirat, İstavroz Sarayı'nda ilâveler, Tersane Sarayı'nda Has Oda Kasrı, Beşiktaş'ta ve Topkapı Sarayı'nda Sultan I. Ahmed kasırları, Topkapı Sarayı ve Edirne Sarayı'nda imar faaliyetleri, Edirne'de Ekmekçizâde Ahmed Paşa Köprüsü ve Kervansarayı, Uzunköprü'de Sultan II. Murad Camii ve Köprüsü'nün tamiri, İstanbul Zindankapı dışında kendi adına bir çeşme, Arnavutluk / İlbasan'da kendi adına cami, hamam ve çeşmeler onun eserleridir.
Yumuşak huylu, alçakgönüllü, dinine bağlı ve akıllı bir kişi olan Mimar Sedefkar Mehmed Ağa, üstünlüklerini gizler onlarla övünmezdi. Devrin bilginleri, şeyhleri, sultanları ve vezirleriyle sohbet etmeyi severdi.
Daha 12 yaşındayken babasıyla birlikte Rusya ve Avusturya seferlerine katılan Mehmet Tahir Ağa, 1760 yılında Hacı Ahmed Ağa'nın vekili sıfatıyla başmimarlık görevinde bulundu. 1788 yılında Sultan I. Abdülhamid döneminde Avusturya seferi sırasında Fethülislam civarında bir köprünün nazırlığını yürüttü. Sultan III. Mustafa dönemindeki büyük depremden sonra başlatılan büyük imar faaliyetlerinde görev yaptı.
İstanbul'da doğan Mimar Kemaleddin, İbrâhim Ağa Mektebi'nde ilk eğitimine başladı. Babasının görevi dolayısıyla 1880 yılında Girit'e gitti ve 1881'de Suda Tersanesi'ndeki özel okula devam etti. Numûne-i Terakkî'de lise eğitimi gören Kemâleddin, burada matematik hocası Mehmed Nâdir Bey'den etkilenerek mühendis olmaya karar verdi. 1887'de girdiği Hendese-i Mülkiyye Mektebi'ne ikinci sınıftan başladı ve 1891 yılında buradan mezun oldu. Öğrenimi sırasında 21 Mayıs 1888 tarihinde sanayi madalyası alan Kemâleddin Bey, A. Jasmund'un mimari derslerine özel bir önem verdi.
1895 yılında hocası Jasmund'un önerisiyle devlet tarafından mimarlık eğitimi için Almanya'ya gönderildi, iki yıl Berlin'de Charlottenburg Technische Hochschule'de okuyup iki buçuk yıl da devlet mimarlık bürolarında çalışarak meslekî tecrübesini arttırdı.