Osmanlı'nın eşsiz mimarları
Üç kıtaya hükmeden Osmanlı, aynı zamanda mimari sahada da mührünü vurdu. Mimar Sinan'dan Kemaleddin Bey'e kadar dünyanın dört bir yanına eşsiz eserler bıraktılar. Asırlara meydan okuyan yapıtlar meydana getiren Osmanlı'daki bu mimarlar kimdi? İşte sizler için Osmanlı'nın eşsiz mimarlarını derledik.
Giriş Tarihi: 25.03.2019
18:22
Güncelleme Tarihi: 30.05.2020
12:45
MİMAR SİNAN’I ETKİLEYEN YAPILAR NELERDİ?
Bu sırada kendi isteğiyle neccarlık sanatına eğilim gösterdiğini bizzat kendisi belirtir. Yavuz ve Kanuni derinin çoğu savaşına katılan Sinan, bu seferlerle mimari açıdan o devrin zirve şehirlerini görme fırsatı yakaladı. Selçuklu ve Safevî dönemi yapıları kadar antik yapılar ve Mısır piramitlerinin onu çok etkilediği, mimari-şehir ilişkileri konusunda zengin bir birikim kazandırdı.
Haseki olarak katıldığı Boğdan seferinde Prut nehri üzerinde bir köprü kurularak ordunun karşı yakaya geçirilmesi istendiğinde Lutfi Paşa'nın tavsiyesi üzerine bu iş kendisine havale edildi.
DÜNYANIN DÖRT BİR YANINDAKİ MİMARİ ESERLERİ İNCELEDİ
25 yaşından 50 yaşına kadar hayatı savaş meydanlarında geçti. Mimari kişiliğinin yanında asker olan Sinan, doğuda Tebriz'den batıda Almanya'dan, güneyde Mısır'dan kuzeyde Moskova'ya kadar geniş bir coğrafyayı karış karış gezerek mimari açıdan inceledi.
13 GÜNDE YAPTIĞI KÖPRÜ İLE EFSANE OLDU
Kırk sekiz yaşında olduğu bir sırada su üzerinde uyguladığı ahşap inşaat teknolojisindeki ustalığını gözler önüne seren Sinan'ın, on üç günde yaptığı köprü âdeta efsane oldu.
Bu inşaatın ardından köprüyü korumak için bir kule yapılması teklifine karşı çıktı, hatta bu sebeple Lutfi Paşa ile tartıştı, bundan dolayı başına bir iş geleceği hususunda endişe içine dahi düştü. Fakat umduğunun aksine Lutfi Paşa onu takdir etti, "Acem Alisi" adıyla tanınan mimarbaşının ölümünden (1537) sonra Sinan'ı bu göreve getirdi.
ÜÇ KITAYA OSMANLI’NIN MİMARİ ALANDAKİ MÜHRÜNÜ VURDU
Mimar Sinan bu makamda 50 sene, üç kıtada Osmanlı'nın mimari sahada mührünü vurdu. Daha sonra çıraklık eserim diyeceği Kanuni'nin oğlu Şehzade Mehmet için cami yaptı. Bu Şehzadebaşı Camii inşaatı tam 5 yıl sürdü. Daha sonra çıraklık eserim dediği Süleymaniye Cami inşaatına başlayan mimar Sinan, bu camiyi 7 senede tamamladı. Mimar Sinan, bu camiyle ilgili şöyle der: "Süleymaniye'de kullandığım dört büyük mermer sütunun her biri bir diyardan gelmiştir. Bunlardan kıztaşı dedikleri sütun, Bizans zamanı dikilmiş minare kadar uzun bir taştı. Sütunlardan biri gemiyle ta Mısır İskenderiyesi'nden getirildi. Diğeri Baalbek'den Akdeniz'e kadar sürülüp oradan deniz yoluyla İstanbul'a taşındı. Dördüncü sütun da Topkapı Sarayı'ndan söküldü. Cami için lazım olan bütün ak mermerler, Marmara Adası'ndan kesilip getirildi. Yeşil mermerler Arabistan'dan somaki mermerler başka diyarlardan getirildi. Kapılar abanos ağacından yapılıyor, en değerli sedefkârlar tarafından işleniyordu. Hattatların en büyüğü Karahisar, kubbeye emsalsiz bir hatla bir ayet-i kerime yazdı"
SÜLEYMANİYE’NİN YAPIMINDAKİ SIR
Rivayete göre, Kanuni Sultan Süleyman bir gece rüyasında Resul-i Ekrem Efendimizi gördü. İkisi, Haliç'i ve Boğaz'ı gören bir tepedeydi. Peygamber Efendimiz, Sultan'a oraya bir cami yaptırmasından bahsediyordu ve mihrabı ile minberinin yerini tarif ediyordu.
Ertesi gün, Kanuni hemen Mimar Sinan'ı çağırdı. Onu rüyasındaki tepeye götürdü ve tam rüyasını anlatırken Sinan "Sultanım, mihrabı burada, minberi burada olsun…" deyince Kanuni şaşırdı.
Sinan sakince, "Dün geceki kutlu ziyaretinizde ben de iki adım arkanızdaydım" diyecekti.