Osmanlı'nın ihtişamlı Ramazan geleneği; Kadir alayları
Üç kıtaya yayılan Osmanlı İmparatorluğu'nda, on bir ayın sultanı Ramazan her zaman önemli bir yere sahipti. Bu ayla birlikte adeta Müslüman topraklara huzur yağardı. Ramazan'ın içerisindeki bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi özel olarak ihya edilirdi. İstanbul halkı geceyi, şehirdeki başta selatin camileri olmak üzere, cami ve mescitlerde ibadetle geçirmeye ihtimam gösterirdi. Bu gecenin en ihtişamlı geleneklerinden biri ise Kadir alaylarıydı. Peki, Kadir alayları neydi?
Giriş Tarihi: 17.05.2020
15:26
Güncelleme Tarihi: 17.05.2020
16:35
Kadir alayları gece yapıldığından deniz yolculuğu kısmı donanma, kara yolculuğu kısmı ise fener alayı mahiyetini taşırdı. Haremde bulunan kadınlar ve sultanlar , iki atın çektiği arabalara binerler, meydanda kendileri için ayrılan yerde dururlardı. Namaz bitinceye kadar, meydanda atılan fişekler seyredilir ve namazdan sonra kadın efendiler ile sultanlar şehirde yapılan şenlikleri seyretmek için kısa bir tur atarlar ve sonra hareme dönerlerdi.
Kadir Gecesi edebiyatımızda nasıl yer aldı?
KADİR ALAYLARININ GÜZERGAHI
Ramazan yaz mevsimine denk gelmişse sahilsaraylarda kalan padişah ve devlet erkânı önce Topkapı Sarayı'nda gider, burada oruçlarını açıp iftar ettikten sonra başta Ayasofya olmak üzere Sultan Ahmet, Beyazıt, Fâtih, Süleymaniye, Eyüp Sultan gibi camilere giderdi. 19. yüzyıldan sonra padişahlar Kılıçali Paşa, Nusretiye, Dolmabahçe, Sinan Paşa ve Yıldız camilerine gittiklerinden dolayı alay da Beşiktaş, Dolmabahçe gibi sahilsaraylar ile camiler arasındaki güzergahta düzenlenirdi.
Osmanlı'daki ramazan gelenekleri
Başmabeyinci Lütfi Bey, Osmanlı'nın son dönemlerindeki Kadir Alayı'ndan şöyle bahseder: "Ramazan'ın Kadir Gecesi alayı pek tantanalı bir şekilde kutland ı. Çeşitli harp gemilerinden atılan toplarla selamlanan padişah hazretleri on çifte saltanat kayığına binerek Tophane rıhtımına çıktı. Buradan da yürüyerek Nusretiye Camii'ne gitti. Saltanat kayığının önünde kılavuz istimbotlar ve yanında yöresinde de donanmaya sandallar gidiyordu. Namazdan sonra padişah hazretleri Tophane meydanındaki kasrı şereflendirip havai fişekleri ve donanmaları seyretti. Sonra yine aynı törenle saraya dönüldü. Her taraftan sonu gelmez sevinç sesleri, alkışlar 'padişahım çok yaşa' sadaları yükseliyordu. Sonradan öğrendik, Sultan Abdülmecit de Kadir gecelerinde böyle namaz kılarmış. Babasını çok seven V. Mehmet böylelikle onun da adetlerini ve hatırasını canlandırmış oluyordu."
İTALYAN YAZARIN GÖZÜNDEN SULTAN ABDÜLHAMİD DÖNEMİNDEKİ KADİR ALAYLARI
Sultan II. Abdülhamid döneminde mübarek gecelerde davetliler resmi üniformaları ile saraya gelir, mevlit okumaları başlamadan protokole göre huzura kabul edilirlerdi. Çocuk Kalbi romanının sahibi İtalyan yazar Edmondo De Amicis, Sultan II. Abdülhamid dönemindeki Kadir alayını şöyle anlatır:
"Yılın bu tek gecesinde Sultan, sarayından dışarıya namaza gider. Bunun için düzenlenen alay görülmeye değer manzaralar verir. Eski bir gelenek uyarınca Kadir Gecesi'nde Sultan'ın camiye gidişi bir şenlik niteliğindedir. Bu, özellikle atalarının töresine bağlı İkinci Abdülhamid zamanında böyleydi . Ben onun son Kadir Gecesi alayını gördüm. Yıldız Sarayı'ndan Hamidiye Camii'ne kadar olan her yer ışık halkalarıyla doldurulmuştu. Caminin kendisi çepeçevre küçük yağ kandilleriyle aydınlatılmış ve daha arkalar Arapça yazılar ve mimari desenlerle süslenmişti.
Limanın ve şehrin karanlık bir geceye karşı oluşturduğu etki, bir peri masalı gibiydi, uzaktaki gemi direkleri ve minarelerin soluk altın yaldızlarıyla parlıyordu. Tam o sırada bando sesleriyle askerler geldi, süngüleri lambanın ışığı altında ışıl ışıldı. Sonunda minareden müezzin sesi duyuldu. Biri adeta bir minör tatlılığında bir ezan okumaya başladı .
Derken bando Hamidiye Marşına başladı, maytaplar gökyüzünü renkli yıldızlarla doldurdu ve imparatorluk korteji saray kapısından aktı . Çok güzel iki atın çektiği saltanat arabasının etrafında büyük beyaz fenerler taşıyan süslü üniformalara bürünmüş kalabalık dalgalanıyordu. Kırmızılar ve altınlar içinde arabanın üstünde oturan arabacı ve gri sakallı, omuzuna askeri bir palto almış Sultan Abdülhamid belirdi.