Osmanlı'nın ilk hastanesi: Yıldırım Darüşşifası
İnsana ve insan sağlığına son derece önem veren Osmanlılar, memleketin her köşesinde hizmet vermeyi kendilerine görev edinmişlerdir. Özellikle varlıklı kişiler; paşalar, sultanlar kendi adlarına veya vakıfları adına şifa yurtları, hastaneler yaptırmışlardır. Bursa da bu anlamda önde gelen şehirlerden biri olmuş, Yıldırım Bayezid, tıp tarihindeki ilk Osmanlı hastanesi ve tıp okulu olma özelliğini taşıyan Darüşşifa'yı kurmuştur. İşte Osmanlı'nın ilk hastanesi...
Giriş Tarihi: 16.03.2020
14:23
Güncelleme Tarihi: 16.03.2021
10:25
🔸 İlk Osmanlı hastanesinin yaptırıldığı Bursa (Prussa), Bitinya, Lidya, Pers, Roma ve Bizans hâkimiyeti altına girmiş, Rum beylerinin idaresinde kalmış, 6 Nisan 1326 senesinde Orhan Bey tarafından alınmış, yaklaşık 9 sene sonra, 1335 yılında da Osmanlı hükümet merkezi olmuştur.
TANPINAR'IN GÖZÜNDEN BURSA
🔸 Ahmet Hamdi Tanpınar'ın; "Şimdiye kadar gördüğüm şehirler içinde Bursa kadar muayyen bir devrin malı olan bir başkasını hatırlamıyorum. Fetihten 1453 senesine kadar geçen 130 sene, sade baştanbaşa ve iliklerine kadar bir Türk şehri olmasına yetmemiş, aynı zamanda onun manevi çehresini gelecek zaman için hiç değişmeyecek şekilde tesbit etmiştir…" diyerek anlattığı Bursa, Türklerin sağlık tarihi alanında da önemli bir yere sahiptir.
🔸 Tarihinde birçok ilki barındıran Bursa, birçok değerli hekimi yetiştirmiş, ilk Osmanlı hastanesi ve ilk tıp okulu ve ilk devlet (memleket) hastanesine ev sahipliği yapmıştır.
BAYEZİD DÖNEMİNİN EN ÖNEMLİ YAPITLARINDAN BİRİ
🔸 Yıldırım Bayezid'in en önemli yapıtlarından olan Darüşşifa, çeşitli metinlerde "Bimarhane", "Maristan" veya "Şifahane" adlarıyla da yer almaktadır. 19. yüzyıla gelindiğinde, ordu barut deposu "baruthane" olarak kullanmaya başladığından, günümüzde "Baruthane" adıyla tanınmaktadır.
🔍 Yıldırım Bayezid'in Avrupa'yı korkutan İstanbul kuşatmaları
🔸 Anadolu'da Osmanlı döneminin başlamasıyla kurulan ilk merkez darüşşifadır. Tıp tarihindeki ilk Osmanlı hastanesi ve tıp okulu olma özelliğini de taşıyan Darüşşifa, Yıldırım Bayezid tarafından kurulan Külliye (cami, medrese, hamam, imâret, darüşşifa)'nin bir parçasıdır. Darüşşifanın yaptırılması ve yaşatılmasında Yıldırım Bâyezid'in kızı Hundî Hatun ve eşi Emir Sultan'ın (Şemsettin Mehmet Ali el-Hüseyin el-Buhari) rolü büyüktür.
🔸 Darüşşifa'nın yapım tarihi ile ilgili çeşitli söylemler bulunmakla birlikte, Mayıs 1400 (802) tarihli Vakfiyesi esas alınarak, bu tarihten önce yapılmış olduğu kararına varılmaktadır. Külliyenin diğer yapıları birbirlerine yakınken Darüşşifa, Yıldırım Camii'nin 250-300 m doğusunda, meyilli bir araziye yaptırılmıştır.
🔸 Asıl olarak Molla Fenari'ye ait olan bu arazi, külliye için "Şüşteri Bahçesi" adı ile Orhan Gazi tesislerine vakfedilmiş; Darüşşifa yeri içinse Orhan Vakfı'ndan kiralanarak her yıl "zemin ücreti" ödenmiştir.
DARÜŞİFA'NIN MİMARİ YAPISI
🔸 Darüşşifa, 30x52 m. ölçüsünde dikdörtgen planlı bir bina olup, 1560 m2'lik bir arazide yüzde 7'lik eğimle kurulduğu için kademeli olarak yükselen bir yapıdadır. Darüşşifanın, avlunun doğu ve batısında sıralanmış toplam 20 hasta odası vardır. Bu odalar 3.30x3.60 m ölçüsünde olup, odaların dışa açılan birer penceresi ile içlerinde bir de ocakları vardır. Girişin iki yanındaki eyvan şeklindeki iki hücre darüşşifaya başvuranların beklediği bölümlerdir.
🔸 Onların iki yanındaki dört büyük oda da tabip ve eczacıların ilaç yaptıkları (macunhane) yerlerdir. Girişin karşısında 7.29x9.42 m. ölçüsünde kubbeli, dikdörtgen biçimli bir dershane bulunmaktadır. Bu dershanenin iki yanında ise 5.62x7.90 m. boyutlarında birer büyük oda vardır.
🔸 Büyük salon, mimari açıdan incelendiğinde mescit olarak kullanıldığı tespit edilmiştir. Mimari olarak incelendiğinde, dış yapısının erken Osmanlı mimarisine, dershane bölümünün ise Selçuklu mimarisine göre düzenlendiği ve kapalı bir mekan haline getirildiği tespit edilmiştir.
DARÜŞİFA'NIN KADROSU NASILDI?
🔸 Darüşşifa 9 personel ve padişah tarafından belirlenen maaş ve tayın miktarları ile çalışmaya başlamıştır. Darüşşifanın ilk kuruluşunda 1 başhekim, 2 hekim, 2 eczacı, 2 şerbetçi, 1 aşçı ve 1 ekmekçiden oluşan bir kadrosu vardı.
🔸 Daha sonra bu kadroya göz doktoru (kehhal), ikinci bir cerrah, kayyum (hizmetli), çamaşırcı, kilerci, kapıcı, vekilharç, mubayaa memuru, mühürdar, gassal (ölü yıkayan) ilave edilmiştir.
🔸 Böylece toplam kadro 18 kişiye yükselmiştir. Kadro 1662 yılı kayıtlarına göre ise, 23 kişiden meydana gelmektedir.