Osmanlı'nın ilk karantina merkezleri
Dünyada bulaşıcı hastalıkların yaygın olduğu yıllarda Osmanlı Devleti, topraklarını kara ve deniz yoluyla gelecek hastalıklardan korumak için çeşitli karantina merkezleri kurdu. İnsana ve insan sağlığına son derece önem veren Osmanlı, salgın hastalıklarının imparatorluk topraklarında yayılma ihtimaline karşı tedbirini aldı. Karantina uygulamalarının ilk örneklerini ise Tuzla ve Urla'da inşa ettirdiği tahaffuzhaneler oluşturuyordu. Peki, Osmanlı'da uygulanan 14 günlük kural neydi? Salgın hastalıkların yayılması nasıl engellendi?
Giriş Tarihi: 24.03.2020
15:06
Güncelleme Tarihi: 03.08.2020
16:43
14 günlük karantinadan sonra izin veriliyordu
Eğer hastalık belirtisi söz konusu ise 14 gün karantina süresi sonunda , hastalığın görülmemesi ya da geçmesi durumunda tekrar İstanbul'a giriş yapmalarına izin veriliyordu. Tuzla Tahaffuzhanesi, bu dönemde hastane olarak işlev yapan merkezlerden biriydi.
Tuzla Tahaffuzhanesi, 1890'dan 1935'e kadar hizmet verdi.
Karantina uygulamaları nasıldı?
19. yüzyılda en korkulan salgınlara yol açan veba ve kolera gibi hastalıkları taşıdığından şüphelenilen gemilerin yolcu ve mürettebatları, karaya ayak basmadan önce tahaffuzhanelerde muayene ediliyor sonrasında ise topluca ilaçlanıyordu.
Salgın hastalık belirtisi gösteren, karayoluyla veya deniz yoluyla gelen insanların önce tahaffuzhaneye getirilerek doktor kontrolünde, kıyafetleri de dahil olmak üzere dezenfekte ediliyordu.
Döneminin en modern makinelerine sahipti
Tuzla Tahaffuzhanesi, dönemin en modern teçhizatlarıyla donatıldı. İlk çamaşır makinelerinin de burada kullanıldı. Gelenlerin kıyafetlerinin dezenfekte edilmesi amacıyla yıkandı.
Misafirlerin kişisel temizlikleri için banyo bölümü bulunuyordu. Buradaki aletler çok teferruatlı ve yapı olarak son derece aktif şekilde kullanılıyordu.
Tuzla Tahaffuzhanesi, günümüzde İTÜ Denizcilik Fakültesinin de içinde yer aldığı liman bölgesinde yer alıyor. Tuzla'daki binada, 130 yıllık geçmişi bulunan İTÜ Denizcilik Fakültesine ilişkin belge, fotoğraf ve eşyalar da sergileniyor.
Dünyanın en iyi korunmuş ada tahaffuzhanesi; Urla
Osmanlı, tüm dünyayı esir eden bulaşıcı hastalıkların önüne geçmek için İzmir'de Urla Tahaffuzhanesini inşa ettirdi. Bu ada, günümüzde dünyanın en iyi korunmuş ada tahaffuzhanesi olarak gösteriliyor.
Yolcuları ve personeli arasında bulaşıcı hastalık görülen gemilerin karantina sürelerini geçirmeleri, gerekli sağlık önlemlerinin alınması ve hastaların tedavi edilmeleri için 1865'de Urla ilçesi açıklarına inşa edilen tahaffuzhane, hem Anadolu'yu hem de Balkanlardan hacca gideceklerin durağı olması nedeniyle kutsal toprakları da hastalıklardan korudu .
Urla Tahaffuzhanesi, Osmanlı'nın veba, tifo, tifüs gibi ölümcül hastalıkların yayılmasını önlemek için inşa ettiği ve dünyadaki 3 ada tahaffuzhanesinden biriydi. 1880 yıllarda ortaya çıkan salgından korunmak için inşa edilen karantina adasında şüpheli görülen gemiler buralarda demirletilir ve kontrolleri yapılırdı.
Osmanlı topraklarına başka ülkelerden deniz yoluyla gelenlerin adanın 1 mil açığında demirlerdi. Adadan filikayla giden görevli de gemide hasta olup olmadığını kontrol ederdi.