Osmanlı'nın ilk müderrisi Davud-i Kayseri
Büyük ilim tarihimize adını altın harflerle yazdırmaya hak kazanmış ulema öncüsü Davud-i Kayseri, "dünya bilinmeden ahiret anlaşılmaz" esasına bağlıydı ve gösterişten uzak bir tutumla ömür sürdürdü. Osmanlı'nın ilk müderrisi ve ilk düşünürlerinden bir tanesiydi. Vahdet-i vücud nazariyesini felsefî mahiyette yorumlayan ve savunan ilk sufi müellifti. Bütün tabiat olaylarını enerji ve enerji değişimiyle açıklayan fizik ve felsefe doktrini enerjetizmi, Batı'da bu görüşün kurucusu olan Wilhelm Ostwald'dan altı yüzyıl önce Davud-i Kayseri temellendirmişti. İşte, bilimden tasavvufa eğitimden felsefeye birçok alanda kendini göstermiş büyük alim…
Giriş Tarihi: 16.04.2019
16:31
Güncelleme Tarihi: 16.04.2019
17:18
TABİATTAKİ HER ŞEY ATOM VE MOLEKÜLLERDEN OLUŞMUŞTUR
Ona göre tabiatın da içinde yer aldığı görünür görünmez maddî ve ruhî bütün varlıkların toplamı olan âlem Allah'ın isim ve sıfatlarının tecellisidir. "Küllî unsur" adını verdiği tabiattaki her şey atom (cüz) ve moleküllerden (mürekkeb) teşekkül etmiştir. Varlıkların nitelik ve niceliğini atom ve moleküller tayin eder. Tabiat kendi özünde enerjiden ibarettir. Enerjinin özelliği ve tezahürü ışık ve ateş olmasıdır. Dâvûd-i Kayserî bu fikrini, "Sonra O, özü duhân olan gökyüzüne yöneldi" (Fussılet 41/11) âyetinde geçen "duhân" kelimesine dayandırır.
Ona göre tabiattaki her şeyin kendisinden oluştuğu duhân enerjinin şekil almamış durumudur. İlk enerji olan duhân zaman içinde çok çeşitli formlar almış ve varlıkların şeklini belirleyen dört unsura (su, hava, ateş ve toprak) dönüşmüştür.
Öte yandan Demokritos gibi varlıkların atomlardan ve moleküllerden teşekkül ettiğini, ancak kendisinden önceki Yunan filozofları ve onların takipçisi olan müslüman atomist filozoflardan farklı olarak atomların enerji yüklü olduğunu söyler. Dâvûd-i Kayserî bu konudaki görüşünü, "Tabiat ışık veren ve yakıcı özelliğe sahip olan genel toplam enerjidir" cümlesiyle özetler. Aynı fikirler, XIX. yüzyılın sonlarında enerjinin sakınımı, termodinamik ve antropi kanunlarından esinlenerek W. Ostwald tarafından ortaya konulmuştur.
METAFİZİK VE FİZİKİ AÇIDAN SUYUN ÖZEL BİR YERİ VARDIR
Dâvûd-i Kayserî'nin düşünce sisteminde metafizik ve fizikî açıdan suyun özel bir yeri vardır. Rahmânî nefes (en-nefesü'r-rahmânî), küllî madde (el-heyûle'l-külliyye), asıl cevher (el-cevherü'l-aslî) olarak nitelediği su, hayat sırrının kendi içinde eridiği temel bir unsurdur; hayatın sırrıdır. "Su, varlıkları teşkil eden bütün unsurları kendisinde bulundurur" diyen Dâvûd-i Kayserî bu fikirlerini, "Canlı olan her şeyi sudan yarattık" (el-Enbiyâ 21/30) meâlindeki âyete dayandırır. Su bir yandan ilâhî bilgiyi ve hayatı temsil ederken aynı zamanda bunların yansıması olan tabiat hayatının kendisi, onun sırrının temelidir. Bu manada su yaratıcı ve üretici bir unsurdur.
Allah'ın hayat sıfatı, celâl sıfatıyla yarattığı maddî suda ve heybet sıfatıyla yarattığı maddî ateşte iki yönlü olarak yansımış, su ve ateş Allah'ın arzusuna boyun eğerek birleşmiş, bu birleşmeden enerji bulutu olan duhân meydana gelmiştir. Bulutun hafif ve latif kısmından gökler ve gök cisimleri, kaba ve ağır kısmından toprak oluşmuş, böylece hayat denen olay başlamıştır.
KAİNATTAKİ HER ŞEY CANLIDIR
Kâinatta var olan her şeyin canlı olduğunu kabul eden tümcanlıcılık (panbioizm) nazariyesini Mevlânâ ve İbnü'l-Arabî gibi mutasavvıflarda bulmak mümkündür. Bu mutasavvıf düşünürler gibi Dâvûd-i Kayserî de benimsediği vahdet-i vücûd görüşünün mantıkî bir sonucu olarak kâinattaki her şeyin canlı olduğunu söyler. Çünkü kâinatta ne varsa hepsi Allah'ın hay ve hayat sıfatının yansımasıyla var olmuştur. Allah'ın bu sıfatlarının tecellisi olan her varlık O'nun gibi canlıdır.