Osmanlı’nın ilk uzay romanı
Bilim kurgunun bizlere sunduğu fantastik yaşam, günümüz dünyasında hayatın zorluklarına karşı bir kaçış noktası oluşturarak, hayal dünyamızı zenginleştiriyor; ufkumuzu açarak başka evrenlere kapı aralıyor. Osmanlı döneminde de edebiyatımızda bilim kurgu eserlerinin kaleme alındığını biliyor muydunuz? Ya da Osmanlı'nın ilk uzay romanının adını? "Bugünün gerçekleri dünün hayalleridir" sözünün kanıtı niteliğinde, bilim kurguya dair bir asır öncesinin hayal dünyasına gidiyoruz…
Giriş Tarihi: 04.03.2021
17:29
Güncelleme Tarihi: 17.01.2024
16:21
Sesli dinlemek için tıklayınız.
OSMANLI BİLİM KURGU DÜNYASININ İLK ÖRNEĞİ
Osmanlı döneminde edebiyat alanındaki eserleri etkileyen isimlerin başında, Jules Verne'in 1864 yılında kaleme aldığı, " Arzın Merkezine Seyahat" adı ile çevrilen roman gelir.
🔹 Jules Verne'in ilham olduğu bilim kurgu türünde, Osmanlı'da ilk kaleme alınan eser ise 1887 yılında Ahmet Mithat Efendi'nin yazdığı Fenni Bir Roman Yahut Amerika Doktorları adlı romandır.
🔹 ABD'li iki doktorun bilimsel çalışmalarından yola çıkılan romanda, cansız varlıkların yanı sıra canlı varlıkların da bir maden tabakasıyla kaplanabileceği; bu metal kırıldığındaysa içindeki canlının halen hayatta olacağı şeklinde bir kurguya yer verilmiştir.
🔹 Ahmet Mithat, kaleme aldığı bu romanda Batı'nın bilim, teknoloji ve sanayi alanlarındaki gelişmelerini övmüş; ancak ahlak yapıları ve "dinsizlikleri" üzerinden de eleştirilerde bulunmuştur.
(x) 📗 OKUMA ÖNERİSİ:
📌 Osmanlı Bilim Kurgusu: Fennî Edebiyat
◽ Osmanlı edebiyatında bilim kurgu fenni edebiyat olarak adlandırılırdı ve teknolojik ilerleme, fantastik dünyaların yansıması kültür alanında bu eserlere yansımıştı.
◽ 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyılın başlarında Osmanlı edebiyatında ortaya çıkan bilim kurgu serüveni Seda Uyanık tarafından derlenen bir kitap ile okuyucuya aktarılıyor. Eserde, Türk edebiyatının öncü isimlerinin kaleme aldığı bilim kurgu eserlerine dair detaylara yer veriliyor.
(x) 🔍 Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.
GEÇMİŞ VE GELECEK ARASINDA BİR YOLCULUK
Bilim kurgu alanında eser veren bir diğer yazar, 1913 yılında kaleme aldığı eserle Molla Davudzade Mustafa Nazım Erzurumi'dir.
🔹 Rüyada Terakki ve Medeniyet-i İslamiyye-i Rü'yet isimli yapıtıyla Molla Davudzade Mustafa Nazım, o dönemde yaşanan Balkan Savaşları'nın zorlu ekonomik ve siyasi koşullarını eserine yansıtmıştır.
🔹 Rüyasında dedesi Molla Davud'u gören yazar, ona dönemin koşullarını umutsuz bir biçimde anlatmaktadır; dedesi ise onu 400 yıl sonrasının İstanbul'una götürerek umut aşılayan anlatılarda bulunmuştur.
🔹 Esere göre, 2300'lü yıllarda İstanbul dünyanın başkenti olmuş, çok ileri teknolojiler geliştirilmiştir.
🔹 Bir restoranda sadece düğme ile masa ve sandalye belirebilmekte; masaya eğilip söylenen siparişler kendiliğinden bir araba üzerinden taşınarak masalara getirilebilmektedir.
🔹 Giyilebilir kanatlı uçma makineleri kullanılmakta; bütün makine ve ulaşım araçları hava ve suyla çalışmaktadır.
🔹 İstanbul girişlerinde kişiler röntgen çekilerek bir hastalığının olup olmadığı tespit edilmektedir ve polisler fotoğraf makinesine benzer bir cihazla insanların her an nerede olduklarını gözlemlemektedir.
(x) 🔍 Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.
YAHYA KEMAL’İN 2187 İSTANBUL’U
Yahya Kemal'in 1913 yılında kaleme aldığı "Çamlar Altında Musahabe" adlı eser de bir bilim kurgu eseridir.
🔹 Öykünün karakteri bir zaman makinesi ile 2187 yılının İstanbul'una yolculuk eder ve dev bir köprü ile gökyüzünde birçok uçak görür.
🔹 Artık ticari nakliyat için gemiler değil; uçaklar kullanılmaktadır, bütün ulaşım uçaklarla sağlanmaktadır ve karakter, buranın İstanbul olamayacağını, daha sonra tarihi camileri görünce şehrin gerçekten de İstanbul olduğunu anlar.
🔹 Geçmiş ile gelecek, gelenek ile modern teknolojinin birleştirildiği bu eserde, ulaşımda tamamen uçağın kullanılması ile şehrin geniş caddelere ve çok katlı binalara ihtiyaç duymayacağı; herkesin istediği bir köy evinde temiz havada yaşayabileceği, büyük şehirlerin lüzumsuz hale geleceği vurgulanır.
MÜSLÜMANLARIN ‘MEGALİ İDEASI’
Hasan Rûşenî Barkın'ın 1914'te kaleme aldığı "Rûşenî'nin Rüyası - Müslümanların 'Megali İdeası' Gaye-i Hayâliyesi" adlı eser, 100 yıl sonrasını konu alır.
🔹 Eser, Osmanlı'nın başkenti İstanbul'da, sömürgecilerden bağımsızlığını kazanan Hindistan'da ve Endonezya'nın Java Adası'nda geçer.
🔹 Türk bir gezginin Hint bir yazarı ziyareti için yola çıkması ile başlayan eserde ana karakter, daha sonra İstanbul'a döndüğünde şehrin çok gelişmiş olduğunu; Beyazıt, Beyoğlu ve Boğaziçi'nin tepelerinde büyük trenlerin uçtuğunu; Haliç üzerinde pek çok köprü kurulduğunu görmüştür.
🔹 Yazarın tasavvur ettiği dünya aynı zamanda İslam ülkelerinin egemenliğindeki bir dünyadır. İslam ülkelerinin hiçbirinde Hristiyanlara ve Avrupalılara ait hiçbir kültürel iz kalmamıştır.
(x) 🚀 Uzay Baronları'ndan alıntılar
BİLİM KURGUYA KONU OLAN İKİNCİ ŞEHİR: ANKARA
Refik Halid Karay'ın 1921'de kaleme aldığı "Hülya Bu Ya…" adlı eser ise diğerlerinden farklı olarak İstanbul'da değil Ankara'da geçer.
🔹 Zaman olarak uzak bir geleceğin değil; o günün dünyasının yani 1921 yılının konu alındığı eserde, Refik Halid Karay, bilimsel ve teknolojik açıdan Batı ülkelerini geride bırakmış bir Ankara tahayyülü oluşturmuştur.
🔹 Amerikalı bir gezginin Ankara'ya dair seyahat izlenimlerinin aktarıldığı tasavvuru ile yola çıkılan bu eserde, Ankara'da az bir zamanda muazzam teknolojik atılımlar gerçekleşmiş; "kendiliğinden hareket eden yollar" icat edilmiştir.
🔹 Meclis'in yerinin boş olduğu; çünkü milletvekillerinin zaman kaybetmemek amacıyla "konuşucu" ve "sesli bir telefon" kullanarak işlerini bulundukları yerden takip ettikleri anlatılmıştır. Meclis oturumları bu şekilde toplu olarak gerçekleştirilmektedir.
🔹 Şehirde suç oranı yoktur çünkü ruhların röntgenini çeken bir makine icat edilmiştir. Hastalıklı olan organın yerine ise yapay kalp, böbrek ya da beyin yerleştirilmektedir.