Osmanlı'nın ulaşım serüveni
Ulaşımın idari, askeri ve ticari sahalarda büyük ehemmiyet taşıdığının farkında olan Osmanlılar kara, deniz ve demiryolu ulaşımından faydalanabilmek için birçok proje üretmiş ve sırası geldikçe bunları hayata geçirmiştir. Peki, Osmanlı'da toplu taşımacılığa yönelik ilk modern adım hangi taşımacılık türüyle atıldı? Şehir hayatını kolaylaştıran toplu taşıma araçlarından olan tünellerle ne zaman tanıştık?
Giriş Tarihi: 05.03.2020
13:46
Güncelleme Tarihi: 05.03.2020
14:16
MACARİSTAN VE AVUSTURYA'DAN GETİRTİLEN 400 CİVARI AT
Atlı tramvayın sürücü, biletçi ve vardacı olmak üzere 3 personeli vardı. Atlı tramvay sürücüsüne vatman değil (Ispir ) adı verilmekteydi. Bu kişiler iyi kamçı kullanmak ve atlardan anlamak zorunda olduklarından tanınmış ve tecrübeli arabacılar arasından seçilirlerdi.
İstanbul'daki atlı tramvay macerasının sonu
1912 yılında başlayan ve balkanları kana boğan Balkan Harbi İstanbul'un bir yıldan uzun süre Tramvaysız kalmasına yol açmış. Çünkü Harbiye Nezareti elindeki at ihtiyacının yeterli gelmemesi üzerine Dersaadet Tramvay Şirketine başvurarak orduda kullanılmak üzere atlara talip olduğunu bildirmiş, verilen olumlu cevap üzerine de 30 bin altın karşılığında Şirketin Tramvaylarında kullanılan tüm atları satın almış. İstanbul'daki atlı tramvay macerasının sonu bu şekilde oluyor.
ŞİRKET-İ HAYRİYE VAPURLARI
Osmanlı'da toplu taşımacılığa yönelik ilk modern adım, deniz taşımacılığıyla atılır. Bu amaçla 1851 yılında Sultan Abdülmecit tarafından Şirket-i Hayriye kurulur. Şirket-i Hayriye'nin kurulmasındaki en büyük etken, adalar ve özellikle Boğaziçi'nde oturanların çokluğu ve onları İstanbul'a taşıyan vapur ile sefer sayılarının yetersizliğidir.
TOPLU TAŞIMACILIĞA YÖNELİK İLK MODERN ADIM
Osmanlı Devleti'nin resmi gazetesi Takvim-i Vekayi'de yer alan 1850 tarihli ve 436 numaralı Bakanlar Kurulu mazbatasında, "Şirket-i Hayriye"nin kurulması ve bu şirket için 7 vapur satın alınması talep edilir. Bu vapurlardan biri Üsküdar-Eminönü, diğeri İstanbul-Beykoz, ikisi Anadolu yakasında ve İstanbul'dan Sarıyer'e, üçü ise Rumeli yönüne çalışacaktır.
Savaş yıllarında Şirket-i Hayriyye ve dolayısıyla şirket çalışanları zor bir dönem geçirdi. 1913'te taşıdığı yolcuların sayısı 18.613.453'e ulaşan şirket bir yandan masrafların ve özellikle kömür fiyatlarının artması, diğer yandan hükümetin vapurların bir kısmına el koyması yüzünden sefer sayısını azaltmak mecburiyetinde kaldı. Bir ara yolcu vapuru sayısı altıya kadar düştü.
Cumhuriyet'in ilânından sonra Ankara'nın başşehir olması üzerine memurların Ankara'ya gitmesi, tramvay ve otobüs gibi nakil vasıtalarının gelişmesi, başta Rumlar olmak üzere gayri müslimlerin ülkeden ayrılması neticesinde şehrin nüfusunun azalması şirketin gelirlerini olumsuz yönde etkiledi. Bütün bunlara II. Dünya Savaşı'nın piyasalarda ve ülke içinde yol açtığı sıkıntılar eklenince şirketin devam etmesi hayli zorlaştı.
Şirket yöneticileri, imtiyaz süresi 1953'te sona erecek olmasına rağmen 1943'te şirketin devlet tarafından satın alınması için hükümete başvurdu ve 20 Ekim 1944'te şirketin 2.550.000 lira karşılığında hükümetçe satın alınmasına karar verildi. Hükümetin bu kararı 24 Ocak 1945 tarih ve 4697 sayılı kanunla onaylandı. Doksan beş yıla yaklaşan bir faaliyet hayatından sonra Şirket-i Hayriyye bütün mal varlığıyla birlikte Devlet Denizyolları ve Limanları Umum Müdürlüğü'ne devredildi.