Osmanlı'nın ulaşım serüveni
Ulaşımın idari, askeri ve ticari sahalarda büyük ehemmiyet taşıdığının farkında olan Osmanlılar kara, deniz ve demiryolu ulaşımından faydalanabilmek için birçok proje üretmiş ve sırası geldikçe bunları hayata geçirmiştir. Peki, Osmanlı'da toplu taşımacılığa yönelik ilk modern adım hangi taşımacılık türüyle atıldı? Şehir hayatını kolaylaştıran toplu taşıma araçlarından olan tünellerle ne zaman tanıştık?
Giriş Tarihi: 05.03.2020
13:46
Güncelleme Tarihi: 05.03.2020
14:16
KİRALAMA USULÜ NASIL YAPILIRDI?
At, katır ve deve öncelikle konar göçer aşiretlerden kiralanmakla beraber sefer zamanlarında Anadolu ve Rumeli'nin birçok kazasında yük hayvanı alıp satan tüccarlardan ya da davar sahiplerinden temin edilirdi. Araba ihtiyacı ise umumiyetle Rumeli'deki haslardan, Gelibolu, Vize, Çirmen, Selânik , Paşa, Köstendil , Üsküp , Silistre ve diğer bazı kazalarla buralara tâbi olan yerlerden karşılanırdı.
Kiralama usulü sadece savaş zamanlarına mahsus bir uygulama değildir. Barış sırasında da gerektiğinde araba ve deve kiralanabilirdi. Nitekim her yıl hac kervanları için çok sayıda deveye ihtiyaç duyulurdu. Bu kervanların güvenliğinden sorumlu askerler ve memurlar için 600 civarında deve gerekiyordu.
Yoldaki kayıplar için alınan yedekler ve sivil halktan kervana katılan hacı adayları için lüzumlu develerin de ilâvesiyle bu sayı binlerle ifade edilen rakamlara ulaşırdı. Ayrıca padişahların bilhassa Edirne'ye gidiş gelişlerinde kiralama usulüne başvurulurdu.
OSMANLI DÖNEMİNİN HAYVAN KOŞULU İLK ARABASI "KOÇU"
Osmanlı döneminin İstanbul'unun hayvan koşulu ilk arabası, iki öküzün çektiği koçu idi. 18.yüzyılda Avrupa ile beraber Osmanlı Devleti'nde de genel bir aydınlanma ve yükselme olmuştur. Bunun sonucunda taşıma araçlarında çizgileri daha rafine, renkleri ve süslemeleri daha zengin bir araba tipi olan Katipodası toplumda kullanılmaya başlanmıştır.
19.yüzyılın son çeyreğinde de Avrupa'dan ithal, iki yanı açık, üstü arkadan körüklü iki kişilik faytonlar ; onların dört kişilik, karşılıklı iki kanepeli ve ön ile arkadan iki körüklü, üstü kapanan tipi olanlar landonlar ve her yanı ahşap yapım, kapalı, yan pencereleri camlı, kutu biçiminde dik, iki kişilik atlı arabalar olan kupalar sosyal hayata girmiştir.
Ayrıca, koçuya göre daha kısa boylu ve daha alçak, perdeli bir araba tipi olan talikalar, Avrupalılaşmış beylerin kendilerinin kullandıkları, Viyana'dan, Paris'ten ithal, parlak metalik renkli, karoserli, tek at koşulu, yan yana iki kişi alabilen kabriyoleler de diğer at arabası türleri olarak kullanılmışlardır.
İSTANBUL'UN İLK ULAŞIM ARACI ATLI TRAMVAYLAR
1872 Yılı'nın 3 Eylül'ünde Tophane Meydanı'nda İstanbul'un ileri gelen kişilerinin de bulunduğu kalabalık bir topluluk o güne kadar İstanbul'da hiç görmedikleri bir taşıtın etrafını almışlardı. Bu taşıt İstanbul tarihinde yeni bir çığır açacak olan atlı tramvaydır.
Azapkapı-Ortaköy hattının açılış töreni ile İstanbul'da hizmete başlayan bu atlı Tramvaylar sayesinde artık İstanbullunun ayağı yerden kesiliyor, o güne kadar sadece zenginlerin harcı sayılan Taht-ı revan'lara, Küheylanların çektiği tenteli Arabalara, Kupalara, Faytona binemeyen orta halli, ya da yoksul halk, nispeten ucuz bir taşıta ilk defa kavuşuyordu.