Arama

Osmanlı'ya tanıklık etmiş çeşmeler

Temizlik ve içme suyu ihtiyacını karşılamak amacıyla yapılan çeşme ve sebillerin İstanbul'un mimarî dokusunda bıraktığı derin izler, hem Osmanlı pâyitahtı olmasından hem de başından itibaren dinsel-sosyal işlevle iç içe geçmiş olmasından kaynaklanan farklı özellikler içerir. Osmanlılar, bir yandan kamu yapıları için pratik olgulara ve gündelik gereksinimlere değer verirken, diğer yandan bu yapılanların estetik çevre düzenlemeleri içinde olmasına ve çeşitli şekillerde zenginleştirilmelerine de önem veriyorlardı. Peki, Osmanlı'nın tarihe tanıklık etmiş çeşmeleri nelerdi?

Diğer yandan, İstanbul'un fethinden önce, şehir surlarının dışında, Müslümanların bulundukları bölgelerde çeşmeler yapıldığı bilinir. Anadolu ve Rumeli hisarları civarındaki bazı çeşmeler bu dönemden kaldı. Ayrıca, Topkapı Sarayı'ndaki bazı çeşmelerin, Bozdoğan Kemeri'nin altında yer alan ve Atatürk Bulvarı açılırken kaldırılan Kırkçeşme'nin ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde yer alan kitabesiz bir çeşmenin de Sultan II. Mehmed dönemine ait olabileceği düşünülür.

İstanbul çeşmeleri, mimarî, şehir planlaması, sanat tarihi ya da kullanım amaçlarına göre ve farklı açılardan değerlendirilmişler, farklı sınıflandırmalara tabî tutuldular. Tekil olarak düşünülmesine izin vermeyecek şekilde birbiri içine geçmiş özellikleri ön plana çıkarmak da elbette mümkün. Örneğin, Topkapı Sarayı'nın dördüncü avlusunda, Sultan İbrahim'in sünnet odasının dış kısmında yer alan çeşmenin; hem yer aldığı mimarî bütünün bir parçası olarak hem sanat tarihi içindeki yeri değerlendirilerek ve hem de kullanım amacının göz önünde tutularak değerlendirilmesi zorunluluğu vardır.

Su köşkleri: Çeşme ve sebiller

  • 6
  • 12
OSMANLI'NIN HAYIR SANATI
OSMANLI’NIN HAYIR SANATI

İstanbul çeşmeleri, çeşitli koşullarla belirlenen, kamusal ve özel mimarî bağlamlar içinde yer alırlar. Bu durum, çeşmelerin kullanım amaçları açısından "özel çeşmeler" ve "kamusal çeşmeler" biçiminde temel bir ayrıma tabî tutulabileceğini gösterir. Özel çeşmelerin hepsi "iç mekân çeşmeleri" olarak karşımıza çıkarlar. Kamusal çeşmelerin çoğu mimarî bağlam anlamında; "dış mekân çeşmeleri"dir. Öte yandan dış mekân çeşmeleri kendi içinde çeşitli farklı tiplere ayrılabilirler. Hatta bir bahçe ya da avlu içinde kullanıma sunulmuş farklı biçimlerdeki daha mütevazî örnekleri de bulunur.

İç mekân çeşmelerinin günümüze çok sayıda örneği ulaşmıştır. Burada söz konusu olan, suların toplandığı maksemlerden, künklerle saray ve konaklara getirilen suların akıtıldığı, duvarda yer alan çeşme aynası, musluk ve yalaktan oluşan, genelde başka bir yapı ile bütünleşik düşünülen, nispeten küçük çeşmelerdir. Topkapı Sarayı'ndaki onlarca örnek göz önüne alındığında, dönemin bezeme anlayışına göre titizlikle işlenmiş olduklarını söylemek de mümkün.

Dış mekân çeşmelerinin büyük bir çoğunluğu da, başka bir yapı ile bütünleşik, onun bir parçası olarak tasarlanmış, klasik biçimlenişe uygun yani duvarda çeşme aynası, musluk ve yalaktan oluşur. Genellikle bu tür çeşmelere "duvar çeşmesi" ya da "cephe çeşmesi" adı verilir. Herhangi bir yapıdan bağımsız olan bu çeşmeler, İstanbul'un mimarî imgesinin en belirleyici olanları arasında kabul edilirler. En önemli örnekleri, "Meydan Çeşmesi" ve "İskelebaşı Çeşmesi "adını almalarının doğruluğunu gösterecek şekilde, bir meydanın ortasında ya da iskeleye bakan meydanda, çok cepheli olarak inşa edildiler ve doğrudan doğruya anıtsal bir yapı olarak tasarlandılar. Çok cepheli bu çeşmelerden önce; "Çatal Çeşme "denilen, iki ya da üç cepheli ve her cephesinde bir lülesi bulunan çeşmelerin Sultan II. Mehmed (Fatih) döneminden itibaren inşa edilmiş olduğu bilinir.

Ayrılık Çeşmesi'nin bilinmeyen hikayesi

Diğer yapılardan bağımsız olmakla birlikte, sebille, namazgâhla, kapıyla, türbe-hazireyle ve sıbyan mektebiyle yani bir mimarî bütünün parçası olarak işlev gören çeşme örnekleri de mevcuttur. Sultan III. Ahmed'in Topkapı Sarayı'nın dış kapısı önünde inşa edilmiş olan III. Ahmed Çeşmesi, Azapkapı Meydan Çeşmesi, sebille birlikte olan çeşmelerin en önemli örnekleridir. Kadırga'daki H.1182/ M.1768 tarihli Esmâ Sultan Çeşmesi'nde ve Topçular'da bulunan H.1027/M.1617 tarihli Sadrazam Mehmed Paşa Çeşmesi'nde üst örtü namazgâh olarak kullanıldı. Eminönü'ndeki Rukiye Kadın Çeşmesi türbeyle birlikte tasarlanmıştır. Hekimoğlu Ali Paşa Camii'nde avlu kapı tasarımına çeşme de katılmıştır. Özellikle işlevlerin bir araya getirilmesine güzel bir örnek olarak, Vefa semtindeki Recai Efendi Sıbyan Mektebi'ni vermek mümkün. İki katlı olan yapının alt kat cephesinin hemen hemen tamamı, bir mimarî bütünün son derece uyumlu parçaları olarak görünen çeşme ve sebilden oluşur.

  • 9
  • 12
İSTANBUL'UN CAN SULARI
İSTANBUL’UN CAN SULARI

Çeşme mimarisinde yeni dönem, Aksaray Pertevniyal Valide Sultan Çeşmesi'nde (1881) başladı. Yıldız'daki II. Abdülhamid Meydan Çeşmesi, Pertevniyal Valide Sultan Çeşmesi'ndeki tasarımın bazı yönlerini devam ettiren bir örnekti. Osmanlı-Türk çeşme mimarisi, en son dönemini 20.yüzyılın başlarındaki I. Ulusal Mimarlık Akımı döneminde yaşayacak ve hemen hemen aynı yıllarda çeşme mimarisinin artık simgesel önemini kaybetmeye başladığını düşündüren arayışlar görülür. En bilinen örneği, 1910 yılında, daha önce Paris'te yapılmış olan demir dökme çeşmelerin, Osmanlı sanatına uygun örneklerinin yaptırılıp Galatasaray Lisesi Avlusu ve Ziverbey Yolu gibi İstanbul'un çeşitli yerlerine yerleştirilmesiydi.

İstanbul'un gerdanındaki inciler: Kadın çeşmeleri

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN