Sabuncuoğlu Şerefeddin kimdir? Sabuncuoğlu Şerefeddin'in hastalıkları tedavi yöntemleri
Fatih devrinde yaşayan Sabuncuoğlu Şerefeddin, Osmanlı'nın önemli cerrahlarından biriydi. Döneminin en iyi hekimlerinden biri olan Sabuncuoğlu, insanlara fayda sağlaması için eserlerini Türkçe kaleme aldı. Bu eserler Osmanlı tıbbına yön verdiği gibi cerrahi aletler ve ameliyatları tasvir eden görsellerle cerrahi tarihinde önemli bir yere sahipti. Peki, Sabuncuoğlu Şerefeddin'in hastalıklara karşı uyguladığı tedavi yöntemleri nelerdi?
Giriş Tarihi: 11.02.2020
16:47
Güncelleme Tarihi: 08.08.2020
14:30
Başın arkasında iki kulak arasında bulunan fasd damarlarını Sabuncuoğlu Şerefeddin, bunları "ırkeyn-i hissiseyn" olarak adlandırdı. Osmanlı tabibine göre, bu damarlardan fasd yapılması nezleye, yarım baş ağrısına, kelliğe ve çıbanlara fayda eder. Fasd işleminin uygulaması için hastanın başı tıraş edilmesi gerekir. Sabuncuoğlu, 14 yaşından küçük çocuklarda ve 60 yaşından büyük kişilerde koruyucu amaçlı kan alınmasını önermez.
Osmanlı hekimi Sabuncuoğlu damarın şişmesi halinde hızlıca bir parça süngerin sıcak tuzlu suya batırılarak kan alınan yerin üzerine bağlanıp bir saat bekletilmesi gerektiğini söyler. Bu işlem sonrasında şişlik iner.
Eğer kan alınan bölgede karalık veya yeşillik oluşursa, yarpuz suyu içinde sabır ya da mürr ezilerek bu bölgeye sürülür.
Sabuncuoğlu Şerefeddin , gövde damarı olarak bilinen baselik damarının şişmesinin sıklıkla görüldüğünü söyler. Bu damar şişme halinde, baş parmağın şişen yerin üzerine konularak ovulması gerektiğini, bunun neticesinde bu şişliğin hızlıca ineceğini aktarır.
Sabuncuoğlu'na göre kan almada en güvenilir usul, damarın tersten kesilmesidir. Çünkü neşterin tersten vurulması durumunda damarlar şişmez, neşterin ucu derine batıp sinirlere zarar veremez. Aynı zamanda Sabuncuoğlu Şerefeddin , her kişiden alınacak kan miktarının o kişinin kuvvetine göre belirlenmesi gerektiğini söyler.
Sabuncuoğlu Şerefeddin, hacamatı kanı deri ve et içindeki ince (kılcal) damarlardan çeken bir işlem olarak tanımlar.
KİMLERE HACAMAT YAPILIR?
Osmanlı tabibine göre hastalığın tedavisi için mevsim fark etmeksizin her ayın başında, ortasında ya da sonunda, özellikle de gün doğduktan iki saat sonra hacamat yapılabilir.
Başta ağrı ve ağırlık, yüzde ve boyunda kızıllık, yüzde, yanaklarda ve gözde kaşıntı, çok uyku ihtiyacı, göğüste kan, kızıl nesneler ve cerahat görülen kişilerde hacamat yapılır. Fakat Sabuncuoğlu, bir kişinin vücudunda kan birikmesi varsa ve boşaltım tedavisine ihtiyaç bulunuyorsa hacamatın fayda etmeyeceğini söyler.
Sabuncuoğlu Şerefeddin, kişinin hacamat yapılacak yerlerine yumuşatıcı, açıcı ve çözücü yağlar sürülmesi gerektiğini söyler. Eğer hacamat yaz günlerinde yapılacaksa menekşe yağı, hıri yağı, tatlı badem yağı, kabak yağı; kış günlerinde yapılacaksa nergis yağı, süsen yağı, zambak yağı, papatya yağı tercih edilmelidir. Fakat fasd veya hacamat yapılacak olan kişinin derisi nazik ve gözenekleri geniş olursa yağ kullanılmamalıdır.
Sabuncuoğlu Şerefeddin göre hacamat ve fasd işleminden sonra kişinin durumuna bakılmalı gerekir. Eğer mizacı safravi, kanı çok, hiddetli ve iltihaplı ise o kişiye nar, hindiba, sirkeyle marul, sirkencübin ve gül suyu gibi soğutucu şeyler, piliç ya da koyun etiyle berabere sirkeli çorba ya da korukla pişirilen çorba verilmeliydi.
Sabuncuoğlu Şerefeddin, baş ve kulak ağrılarından mustarip olan kişilere, uçuk ve gözle ilgili şikâyetlerde, burun ve ağız yaralarında, öksürük, göğüs ve dalak şişlerinde, dalak, böbrek gibi organların şikayetlerinin yanı sıra cüzzam , kanser gibi bazı farklı hastalıklarla ilgili şikayetlerde dağlama yöntemi uygulardı.