Saraya sunulan istek mektupları: Arzuhal
Küçük daktilosu ve tezgahının önündeki tabelasıyla arzuhalciler, adliye binalarının önünde yer dikkatimizi çeker. Halkın yüksek mevki ile iletişiminde aracı olurlar. Bu meslek, ilk olarak Osmanlı zamanında şekillendi. Arzuhallerin içerikleri, yazı stilleri değişmiş olsa da günümüzden pek de farklı olduğu söylenemez. O dönemde de halk, meramını saraya anlatmak için 'arzuhal' denilen dilekçeleri yazıyordu. Bu dilekçeler padişah tarafından dikkate alınarak okunuyor, gerekli olan neyse hemen yapılıyordu.
Giriş Tarihi: 25.12.2018
12:04
Güncelleme Tarihi: 25.12.2018
12:55
SADRAZAMA SUNULAN ARZUHALLER
Sadrazama da çok değişik mahiyette arzuhaller sunulurdu. Tayinlerle ilgili olarak verilen arzuhallerde sadrazam kethüdası arzuhalin sağ üst köşesine "mahalli görüle" ibaresini yazarak bunu başmuhasebe, mevkufat, ruûs kalemi veya defterhane gibi kalemlere, eski kaydının çıkarılması ve gerekli bilginin verilmesi için gönderirdi. Arzuhal burada incelendikten sonra o memuriyet veya cihetin münhal olup olmadığı, daha önce ve o sırada kimin üzerinde olduğu gibi bilgiler derkenar olarak yazılır, altına o kısmın amiri tarih koyar, imza atar ve arzuhal tekrar sadarete gönderilirdi.
Bu kayıtlar incelendikten sonra sadrazam uygun görürse dilekçeye, "mücebince tevcih olunmak buyuruldu" ibaresini ve tevcih tarihini yazardı; ayrıca yapılan muamelenin doğruluğunu ve kendisi tarafından yapıldığını bildirmek üzere ''mücebince …" kaydı üzerine "sah" ( صح ) işaretini koyardı. Son işlemler de tamamlandıktan sonra netice arzuhal sahibine bildirilirdi.
Şeyhülislam sadrazama arzuhalinde, "Ma'rüz-ı dâî budur ki" veya Ma'rüz-ı da'ıleridir ki"; kadılar ve diğer ilmiye sınıfı mensupları , "Der-i devlet-mekîne arz-ı dâî-i kemîne oldur ki"; beylerbeyiler, kaptan paşa ve darüssaade ağası ve diğer üst seviyedeki yetkililer, "Der-i devlet-mekine arz-ı bende-i kemine oldur ki" veya "Dergah-ı felek-penah türabına arz-ı bende-i bi-mikdar budur ki" şeklinde nihayet, daha aşağı seviyedekiler ise "Devletlü, saadetlü, mürüwetlü, merhametlü, sultanım hazretleri sağ olsun" gibi lakaplar kullanırlardı.
Arzuhallerin diplomatik yönden değerlendirilmesi devlet teşkilatı açısından önem taşımaktaydı. Hitap. dua ve bitiş formüllerinin bulunduğu, arzuhallerin esas kısmında dilekçe sahibinin kendisini tanıttığı "ta'rif-i nefs", sahip olduğu vasıfları ifade eden beyan-ı istihkak" ve istekleri belirten "beyan ı matlab" yer almakta, arzuhalin sonunda ise istek sahibinin yine belirli formüller şeklinde verilen imzası bulunmaktaydı.
ARZÜHALCİLERİN SİSTEMLİ TEŞKİLATI
14'üncü yüzyılda arzuhalcilerin bir başı ve ocağı bulunur. Arzuhalcibaşılar ocağa, onlar da çavuşbaşılığa bağlıdır. Çavuşbaşı ise Divan'daki çavuşların amiridir. 1660 yılında arzuhalcibaşının saraya dilekçe vermesi üzerine, sadrazamın emriyle arzuhalcilik ilk kez resmen düzenlenir. Nizamnamede arzuhalcilerin nitelikleri, mesleğe başlarken izin alma zorunluluğu, mesleğe girme koşulları, nerelerde çalışacağı gibi bilgiler yer alır. Yani yazıcılık, belli kurallara bağlanır ve her önüne gelen kişi arzuhalci olamaz.
OCAKTAN YETİŞMEK GEREKİYORDU
O dönemde dilekçecilik izni alabilmek için ocaktan yetişmek gerekir. Bu işi icra etmek isteyen kimse, arzuhalcibaşı, divan-ı hümayun çavuşları ve ocak zabitlerinden oluşan bir kurul önünde imtihan verir; kazandığı takdirde mesleğe kabul edilir. Kanun ve usül bilmeyenlere arzuhalcilik yetkisi verilmez. Zira dilekçelerin ahkâm-ı şeriye'ye yani hukuk kurallarına uygun olması gerekir. Dolayısıyla imtihanda, kanun bilgisi sorulur.
Hukuku bilen, halkın işini bozmayan, hakka riayet eden, adaletli kişilerden seçilmesi önem taşır. Tüm bu elemeler geride kaldıktan sonra kişi, yazıcılık dükkânı açmak için ruhsatnâme alır. Dükkân açtıktan sonra denetlemeler devam eder. Resmî evrakların incelenmesinde usule aykırı dilekçe yazan, edebi aşan lisan kullananlar cezaya çarptırılır. Hatta sürgüne gönderilir.