Saraya sunulan istek mektupları: Arzuhal
Küçük daktilosu ve tezgahının önündeki tabelasıyla arzuhalciler, adliye binalarının önünde yer dikkatimizi çeker. Halkın yüksek mevki ile iletişiminde aracı olurlar. Bu meslek, ilk olarak Osmanlı zamanında şekillendi. Arzuhallerin içerikleri, yazı stilleri değişmiş olsa da günümüzden pek de farklı olduğu söylenemez. O dönemde de halk, meramını saraya anlatmak için 'arzuhal' denilen dilekçeleri yazıyordu. Bu dilekçeler padişah tarafından dikkate alınarak okunuyor, gerekli olan neyse hemen yapılıyordu.
Giriş Tarihi: 25.12.2018
12:04
Güncelleme Tarihi: 25.12.2018
12:55
OCAKTAN YETİŞMEK GEREKİYORDU
O dönemde dilekçecilik izni alabilmek için ocaktan yetişmek gerekir. Bu işi icra etmek isteyen kimse, arzuhalcibaşı, divan-ı hümayun çavuşları ve ocak zabitlerinden oluşan bir kurul önünde imtihan verir; kazandığı takdirde mesleğe kabul edilir. Kanun ve usül bilmeyenlere arzuhalcilik yetkisi verilmez. Zira dilekçelerin ahkâm-ı şeriye'ye yani hukuk kurallarına uygun olması gerekir. Dolayısıyla imtihanda, kanun bilgisi sorulur.
Hukuku bilen, halkın işini bozmayan, hakka riayet eden, adaletli kişilerden seçilmesi önem taşır. Tüm bu elemeler geride kaldıktan sonra kişi, yazıcılık dükkânı açmak için ruhsatnâme alır. Dükkân açtıktan sonra denetlemeler devam eder. Resmî evrakların incelenmesinde usule aykırı dilekçe yazan, edebi aşan lisan kullananlar cezaya çarptırılır. Hatta sürgüne gönderilir.
KİMLER ARZUHALCİ OLABİLİRDİ?
Bazı yönleriyle günümüzdeki dilekçeye benzerlik göstermekle birlikte oldukça gelişmiş bir şekilde ve kalıplaşmış ifadelerle düzenlenen arzuhallerin yazılması kolay değildi. Bu durum zamanla arzuhalcilik adıyla bir mesleğin ortaya çıkmasına sebep olmuş, bu müstakil meslek sahipleri arzuhalci denilen bir yetkiliye bağlanmıştı.
1773 tarihli bir fermanda arzuhalcilerin dürüst, namuslu, arzuhal yazmasını, şer'î şerifi ve kanunları bilen, yürürlükteki kaidelerden haberdar tecrübeli kimselerden seçilmesi gerektiği, bir süreden beri bu vasıfları taşımayan bazı kişilerin ilgililerden izin almadan arzuhalcilik yaptıkları belirtilmekte ve bunun yeniden eski düzenine kavuşturulması, buna uymayanların ise cezalandırılması hususları ilgililere bildirilmektedir.
EVLİYA ÇELEBİ’NİN SEYAHATNAMESİ’NDE YER ALIYOR
Evliya Çelebi, Seyahatnamesi'nde arzuhalcilerden söz eder. Esnaf-ı yazıcıyânın yani yazıcılar esnafının ordu ve pazarda, Sadrazam Kapısı'nda arzuhal ile mektup yazdığını bildirir. Nitekim her devirde olduğu gibi Osmanlı Devleti'nde de talep ve şikâyeti olan herkes resmî makamlara dilekçe sunar. Arzuhalciler yargılama sırasında hiçbir zaman taraflara hukuki yardımda bulunmaz. Sadece tarafların yargılama öncesi istemlerini içeren dilekçeleri yazar. Ancak bu meslek öyle mühimdir ki Osmanlı Devleti'nde yazıcılık, bir teşkilata bağlı olarak resmî müsaade ile yapılır.
Halkın her çeşit ihtiyacına cevap veren yazıcılarda acelesi olanlar için önceden hazırlanmış dilekçeler bile bulunur. Arzuhalcinin yegâne sermayesi olan küçük bir masa, kamış kalemler, birkaç divit, kağıt ve zarflar yerini zamanla daktilolara bırakır. Bilgisayarların yaygınlaşmasıyla tıkırdayan daktiloların tahtı sallanır. Ancak aletler form değiştirse de halimizi arz eden dilekçelerin baki kalacağı aşikârdır.
ARZUHALLERİN DAĞITIMI NEREDE YAPILIYORDU?
Sultan Fatih Mehmed tarafından fethedilerek Osmanlı Devleti'nin payitahtı kılınan İstanbul'da inşa olunan ikinci saray Topkapı Sarayı'dır (Saray-ı Cedid-i Âmire). Bu sarayın ilk kapısı olan Bâb-ı Hümâyûn üzerinde Hz. Peygamberimizin bir hadis-i şerifleri dikkat çekicidir. Sözkonusu hadis-i şerif aslında girilen kapının ve avlunun, ama genel olarak da hükümdar sarayının en önemli işlevini ifade etmektedir. Bâb-ı Hümâyûn'un sağ ve sol nişlerine taksim edilen bu Hadis-i Şerif metni ve tercümesi şu şekildedir:
"Es-Sultân Zıllullâhi fi'l-ard. Ye'vî ileyhi küllü mazlûm" "(Hükümdar/Sultan Allah'ın (cc) yeryüzündeki gölgesidir. Zülme uğrayan herkes ona sığınır".
İşte bu açıdan bakıldığında birinci avlunun sonuna doğru sol tarafta yer alan, ama bugüne sadece temel kalıntıları ulaşan Kasr-ı Deâvî'nin de işlevi ve sembolik anlamı daha iyi anlaşılır. Herhangi bir konuda Divan-ı Hümâyûn'a arzuhal sunmak isteğinde olanlar bu avluda yer alan Arzuhal Köşkü'ne (Kasr-ı Deâvî) arzuhallerini teslim ederler; Divan-ı Hümâyûn'da mütalaa olunan arzuhallerin cevapları da halka yine bu birinci avludaki Arzuhal Köşkü'nden dağıtılırdı.
(Derlenmiştir.)