Selahaddin Eyyubi Kudüs’ü Haçlı işgalinden nasıl kurtardı?
Haçlılara karşı verdiği mücadeleyle tüm İslam âleminin gönlünde taht kurmuş bir isim, Selahaddin Eyyubi. Miraç mucizesinin yıl dönümünde Kudüs'ü 88 yıl boyunca süren Haçlı işgalinden kurtardı. Selahaddin Eyyubi, Ortadoğu'da büyük bir "İslam birliği" kurmuş ve bu birlik, 1517'de Yavuz Sultan Selim'e devrolmuştu… Kudüs'ün Haçlı işgalinden kurtuluşuna ve Selahaddin Eyyubi'ye dair bilinmeyenleri sizlerle buluşturuyoruz.
Giriş Tarihi: 04.03.2019
11:28
Güncelleme Tarihi: 02.10.2021
09:37
KUDÜS’Ü HAÇLI İŞGALİNDEN KURTARMAK İSTİYORDU
Bu sırada Yukarı Mısır'da çıkan Kenzüddevle isyanı ve Normanların İskenderiye çıkartması ile meşgul olan Selâhaddin Eyyubi, isyanı bastırıp Norman donanmasını yenilgiye uğrattıktan sonra Dımaşk'a gitmek için hazırlık yaptı.
12 Ekim 1174'te, 700 süvarinin başında Kahire'den Dımaşk'a hareket eden Selâhaddin Eyyubi'nin başlıca iki hedefi vardı : Nûreddin'in kurduğu devletin dağılmasını önlemek, Haçlıların elinde olan Kudüs'ü ve diğer toprakları kurtarmak.
Dımaşk'ta taraftarlarınca coşkuyla karşılandı. Busrâ ve Havran kendisine katıldı. Ardından Ba'lebek, Humus, Hama şehirlerini de hâkimiyeti altına aldı. Halep-Musul ittifakı Haçlıların ve Haşhaşilerin desteğiyle ona karşı direnişe geçti.
Musul-Halep kuvvetlerini 1176'da yenilgiye uğrattı, Halep'in etrafındaki bazı kaleleri aldı. Kendisiyle dost geçinmesi şartıyla Halep ve civarındaki birkaç önemli kaleyi el-Melikü's-Sâlih İsmâil'e bıraktı. Bu arada sultanlığı Abbâsî halifesi tarafından tanındı, Suriye ve Mısır'daki hâkimiyeti onaylandı.
SURİYE’DEKİ HÂKİMİYETİ TEHDİT ALTINDAYDI
Selâhaddin Eyyubi, Ağustos 1176'da Halep-Musul kuvvetleriyle anlaştıktan sonra Haşhaşîlerin merkezi Mısyâf Kalesi'ni kuşatıp topraklarını yağmaladı.
Haşhaşîler bu olayın ardından onunla iyi geçinmeye söz verdiler ve bir daha Selâhaddin Eyyubi ile Haşhaşîler arasında olay çıkmadı. O da Haçlılarla savaşmaya imkân buldu.
Bu arada Musul Atabeyi II. Seyfeddin Gazi öldü, yerine 1180 yılında kardeşi İzzeddin Mes'ûd b. Mevdûd geçti. Ardından Halep'teki el-Melikü's-Sâlih de öldü. Selâhaddin, 1181 yılında yapılan antlaşma ile Halep'i kaydıhayat şartıyla el-Melikü's-Sâlih'e bırakmıştı. El-Melikü's-Sâlih ölünce Halep'in Selâhaddin Eyyubi'nin hâkimiyetine girmesi gerekiyordu.
El-Melikü's-Sâlih'in vefatı sırasında Selâhaddin'in Mısır'da bulunmasını fırsat bilen Musul Atabeyi İzzeddin Mes'ûd'un Halep'in idaresine el koyması iki taraf arasındaki ihtilâfı yeniden alevlendirdi ve Selâhaddin Eyyubi'nin Suriye'deki hâkimiyeti tehdit altına girdi.
FIRAT’IN DOĞUSUNU ELE GEÇİRDİ
Bunun üzerine Selâhaddin Eyyubi, Haziran 1182'de Kahire'den Suriye'ye hareket etti. Halep yakınına geldiğinde Musul Atabeyi İzzeddin Mes'ûd ile ihtilâfa düşen Harran hâkimi Muzafferüddin Kökböri gelip onu Musul'a karşı sefer yapmaya teşvik etti.
Fırat'ın doğusuna geçti; Urfa, Harran, Rakka, Habur, Re'sül'ayn, Dârâ, Nusaybin gibi el-Cezîre bölgesi şehirlerini ele geçirdi.
Musul'u kuşattıysa da şehrin müstahkem olması yüzünden, ayrıca halifenin ricası ile bir süre sonra kuşatmayı kaldırdı.
Bu arada Musul'a bağlı önemli bir merkez olan Sincar'ı aldı ve kışı geçirmek üzere Harran'a çekildi. Bu sırada Musullular ve müttefikleri kendisiyle savaşmak için Mardin yakınındaki Harzem'de toplandı, ancak Selâhaddin Eyyubi'nin gelmekte olduğunu öğrenen müttefikler dağılmak zorunda kaldı.
KUDÜS YOLU HALEP İLE AÇILDI
El-Cezîre bölgesine geldiği sırada Hısnıkeyfâ Artuklu Emîri Nûreddin Muhammed b. Karaarslan, Selâhaddin Eyyubi'ye katılmış ve ondan Âmid'i yani Diyarbakır'ı alıp kendisine vermesini istemiş, sultan da bu konuda ona söz vermişti.
Harzem'e geldiği sırada Abbâsî halifesinin bu konudaki onayı kendisine ulaştı. Halifeden onay aldıktan sonra hemen Âmid üzerine yürüdü ve 1183'te şehri ele geçirip Nûreddin Muhammed'e verdi. Ardından Halep'e hareket etti.
Tell Hâlid ve Ayıntab'ı alarak Halep'i kuşattı. Şehrin bu sıradaki sahibi II. İmâdüddin Zengî bir süre direndikten sonra onunla anlaşmaya karar verdi. Sincar, Habur, Nusaybin, Serûc şehirleri karşılığında Halep'i Selâhaddin Eyyubi 'ye bıraktı ve 11 Haziran 1183'te ona tâbi olmayı kabul etti.
Sultan, Halep'i ele geçirmekle muhaliflerini etkisiz hale getirdiği gibi büyük bir stratejik avantaj sağladı ve Kudüs yolu kendisine açılmış oldu . Bu sebeple Halep'in Selâhaddin'in eline geçmesi Haçlıları telâşlandırdı.
İbnü'l-Esîr bu olayın önemine vurgu yapmış, Selâhaddin Eyyubi de bu şehri ele geçirdiğinde duyduğu sevinci başka hiçbir yerde duymadığını ifade etmiştir. 1183-84 yılını iç düzenlemeler ve Haçlılarla uğraşarak geçiren Eyyubi, 1185'te çıktığı ikinci doğu seferinde Erbil ve Meyyâfârikīn gibi önemli yerleri topraklarına kattı. Musul Atabeyleri (Zengîler) onun hâkimiyetini tanıdı.
İSLAM BİRLİĞİNİ SAĞLAMAK İÇİN MÜCADELE ETTİ
Selâhaddin Eyyubi, bir yandan devleti dağılmaktan kurtarmak, Ortadoğu'da İslâm birliğini sağlamak için uğraşırken bir yandan da Haçlılarla mücadele etmek zorunda kalmıştı.
Onun bu dönemde Haçlılara karşı ilk önemli seferi 14 Kasım - 9 Aralık 1177 tarihleri arasında gerçekleştirdiği Gazze-Askalân seferidir. Sultan, Mısır'dan yapılan bu sefer sırasında düşmanın direncinin az olduğunu görünce hemen Remle'ye doğru ilerledi.
Bu esnada Kral IV. Baudouin ile Renauld de Châtillon kumandasındaki Kudüs Krallığı güçlerinin âni baskınına uğradı. Başta yeğeni el-Melikü'l-Muzaffer Takıyyüddin Ömer olmak üzere yanındaki askerlerin kahramanca müdafaası sayesinde savaşarak geri çekilebildi.
Bu arada Haçlılar, Flandre Kontu Philippe d'Alsace kumandasında Hama'yı kuşattılar. Kuşatma Seyfeddin Ali b. Meştûb tarafından püskürtüldü. Remle yenilgisinin yaralarını iki ay gibi kısa bir zamanda sarıp Kahire'den Dımaşk'a hareket etti.
Harim'i kuşatan Haçlılar onun gelmesi üzerine geri çekildiler. Sultan Dımaşk'a geldiğinde şehirde nâib bıraktığı ağabeyi Turan Şah'ın zevk ve eğlence ile meşgul olduğunu görünce onu azletti. Bunun üzerine Turan Şah, ondan Şemseddin b. Mukaddem'in elindeki Ba'lebek'i kendisine vermesini istedi.
Bir süre Ba'lebek'ten vazgeçmeyen Şemseddin b. Mukaddem'le mücadele etti. Ba'lebek'ten memnun kalmayan Turan Şah sonunda İskenderiye'ye tayin edildi ve kısa bir süre sonra orada öldü.