Sultan Abdülhamid kolerayla nasıl mücadele etti?
Koleranın 19. yüzyıl boyunca İstanbul'da yedi kez büyük bir salgın halini aldığını biliyor muydunuz? Dünyanın en hareketli şehirlerinden biri olmasından dolayı İstanbul, 19. yüzyılda Avrupa'yı kırıp geçiren kolera salgınından nasibini aldı. 1893 yılında, 2683 kolera vakasının meydana geldiği salgın, yaklaşık sekiz ay sürdü. Hastalıklara karşı oldukça duyarlı olan II. Abdülhamid, yapılabilecek her şeyi deneyip çeşitli önlemler aldırdı. Sizler için Sultan Abdülhamid döneminde meydana gelen kolera salgını ve bu hastalıkla mücadelesini derledik.
Giriş Tarihi: 23.08.2019
14:38
Güncelleme Tarihi: 23.08.2019
15:32
İstanbul'da 1893-1894 salgınında 2.683 kolera vakası meydana geldi ve bunların 1.537'si hayatını kaybetti . Hastalığı yenenlerin sayısı ise 1.146'ydı.
Salgının devam ettiği 246 günün ortalama vaka sayısı yaklaşık 11 kişi olurken, günlük ortalama ölüm oranı da 6'nın biraz üzerinde meydana geldi.
SULTAN ABDÜLHAMİD’İN ALDIĞI ÖNLEMLER
1892'de kolera salgını Karadeniz'in liman kentlerinden Osmanlı Devleti'ne de sirayet edince, hastalıklara karşı duyarlı olan II. Abdülhamid yapılabilecek her şeyi denemeye başladı. Padişah, Sıhhiye Meclisi'ne ve Hıfzıssıha-i Umumi Komisyonu'na acil önlemler alınması için emirler verdi. Alınacak tedbirler konusunda bizzat kendisi de önerilerde bulundu.
1887'de başlayan çalışmalar 1893'te sonucunu verdi. Dr. Maurice Nicolle ve Hasan Zühtü Nazif Bey tarafından Bakteriyolojihane-i Şahane kuruldu. Bu kurumda bakteriyoloji ile ilgili dersler verildi ve pratik çalışmalar yapıldı.
Bakteriyolojihane-i Şahane ile ilgili haberimizi okumak için tıklayın.
TEBHİRHANELERİN GÖREVİ NEYDİ?
II. Abdülhamid, salgın hastalıklara karşı tedbirler almak üzere 1893'te tebhirhaneler denilen dezenfeksiyon istasyonları kurdurdu.
Gedikpaşa, Tophane ve Üsküdar'da kurulan tebhirhaneler salgınların ve bulaşıcı hastalıkların önlenmesi için hizmet ediyordu. Kolera, tifus, dizanteri, veba gibi salgın hastalığa yakalanmış hastaların evlerini, eşyalarını dezenfekte ediyorlardı.
Çalışma alanları çok genişti. Hastalığın görüldüğü mekanlar, hastalara ait eşyalar, gemiler, kayık veya diğer taşıma araçları, postadan gelen paketler, kısaca mikrobun ulaşabileceği her şey buralarda dezenfekte edilerek hastalığın önlenmesi amaçlanıyordu. Hastalık görülen okullar tatil edilmiş, ardından da ilaçlanmıştı.
İstanbul'da açılan ilk tebhirhane ile ilgili haberimizi okumak için tıklayın.
Ayrıca kolera su ile ilgili olduğundan İstanbul'un içme sularının kontrol ve ıslahı, daha önemli hale geldi . Hijyen için suyun ve havanın önemi bilindiğinden, İstanbul suyunun demir boru ile taşınması çalışmaları başlatılmış; binaların hijyen şartlarına uyması için kişi başına düşen hava miktarlarının hesaplanması yoluna gidilmişti. Ayrıca yeni hastaneler yapılırken havası temiz olan yerler tercih edilmeye başlanmıştı.
II. Abdülhamid döneminden meydana gelen bu salgında, padişah kolerayla o kadar ilgiliydi ki, doktorların tedavi yöntemlerinde bir sıra dışılık fark ettiğinde bile derhal işin aslını araştırılmasını, yanlış durumun düzeltilmesini istiyordu.
Sultan Abdülhamid, sadece Osmanlı'ya özgü tedbirlerle yetinmedi; aynı zamanda başka devletlerin aldığı tedbirleri de inceledi. Bu çerçevede Batı'ya heyetler göndererek onların uyguladığı tedavi yöntemleri hakkında bilgiler aldı.