Sürgünde geçen bir ömür: Ahıska Türkleri
Ahıska Türkleri 1944 sürgününden beri ata yurtları olan Ahıska'dan başka yerlerde hayatlarını sürdürüyor. Stalin liderliğindeki Sovyetler Birliği, 14 Kasım 1944'te Gürcistan'ın Ahıska bölgesinde yaşayan on binlerce Ahıskalı Türk'ü "sınır güvenliğini tehdit ettikleri " gerekçesiyle sürgün etti. Trenlere bindirilen ve günlerce yolculuk eden Ahıskalı Türkler Sovyet topraklarında dört bir tarafa dağıtıldı.
Giriş Tarihi: 23.04.2019
16:20
Güncelleme Tarihi: 20.12.2019
11:30
SOVYETLER PARANOYALARIYLA BASKIYI ARTIRDI
Ahıska, her ne kadar, Osmanlı toprağı olmaktan çıktıysa da halkı Osmanlı'yla olan bağını hiçbir zaman koparmadı. 1853-1856 Osmanlı-Rus (Kırım Savaşı) sırasında Ahıska Türklerinin bir kısmı, Osmanlı ordusuna yardım etmeleri nedeniyle yoğun bir baskıyla karşılaşınca Erzurum ve civarına kaçtılar.
93 Harbi diye bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan sonra Kars'ın da elden çıkmasıyla Ahıska Türkiye sınırından uzak kaldı. Bu savaştan sonra Doğu Anadolu'dan Ahıska bölgesine yoğun Ermeni göçü yaşandı. İmzalanan Ayastefanos Anlaşması ile Kars, Ardahan ve Batum da kaybedilmesiyle Kafkasya'dan Anadolu'ya yoğun bir göç dalgası yaşandı.
Daha sonra Rusya'da iktidara Bolşevikler geldi. Almanya'da Bolşevizm'i kökünden kazıyacağını ve Sovyetler Birliği'nin topraklarını, Alman halkının yerleşeceği lebensraum (yaşam alanı) olarak işgal edeceğini açıklayan Nazilerin iktidara gelmesi zaten paranoya düzeyi yüksek olan Sovyet yönetiminin halka karşı terör uygulamasının zeminini güçlendirdi. Bu da beraberinde topluma karşı baskı ve şiddetin daha da artmasını getirdi.
1921 yılı, 1918-1921 yılları arasında varlığını sürdüren Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti'nin bağımsızlığının sona erdiği ve Sovyet güçlerinin ülkenin kontrolünü bütünüyle ele geçirdiği yıldır. Çarlık Rusyası dönemindeki baskılar ve hak ihlalleri Sovyet Gürcistan'ı döneminde de sürmüş; hem Rusların hem de Gürcülerin ayrımcı uygulamalarıyla karşı karşıya kalan Ahıska Türkleri, sürgünün gerçekleştirildiği 14 Kasım 1944'e kadar çeşitli zorluklarla mücadele etmek zorunda kaldılar.
HUZUR İÇİN TÜRKİYE’YE KAÇTILAR
Ahıska Türkleri, Stalin'in 1920'lerin sonlarına doğru uygulamaya başladığı baskıcı politikalarından önemli ölçüde etkilendiler. 1920'lerin sonunda, özellikle de 1930'lu yıllarda, Sovyet rejiminin Ahıska Türklerine yönelik uyguladığı ayrımcı ve baskıcı politika, birçok Ahıska Türkü'nün Türkiye'ye kaçmasına neden oldu. Bu nedenle birçok aile parçalandı, kaçak geçişler sırasında ölümler ve birçok bireysel dram yaşandı.
1930'larla birlikte Türk ve Müslüman olarak yaşamanın bedeli giderek ağırlaşmaya başladı. Bu yıllar, aynı zamanda Gürcü şovenizmi nin de artmaya başladığı yıllardır.
GÜVENİLMEZ HALK OLARAK YAFTALANDILAR
Ahıska Türkleri, Sovyet rejimi tarafından, özellikle Türkiye'ye yakınlıkları dolayısıyla 'güvenilmez halk' olarak nitelendirildi. Ermeni sürgününün etkileri bölgedeki Türkler ve Ermeniler arasındaki ilişkilerin de gerginleşmesine yol açtı. 1930'lara gelindiğinde ise artık sınırdan Türkiye'ye kaçmak imkânsızlaştı. Şüphesiz, Türkiye'ye kaçamayanlar ya da topraklarında kalmayı tercih edenler 1944'te yaşayacakları sürgünü tahmin dahi edemezlerdi.
AZERİ KİMLİĞİ İÇERİSİNDE ERİTİLMEYE ÇALIŞILDI
Sovyet milliyetler politikası, 1917 Devrimi'ne taraftar toplamak amacıyla, ilk dönemlerde halkların kendi kaderini tayin hakkını benimseyip tüm milliyetlerin özgürlüğünü savundu. Ancak daha sonra Sovyet rejimi, milliyetler politikasından saparak, özellikle rejim için tehlikeli gördüğü bazı halkların kimliklerini resmî olarak tanımamaya başladı. Bu çerçevede, rejim, Sovyetler Birliği sınırları içinde hiç Türk yaşamadığı tezini benimsedi. Dinî, kültürel ve siyasi baskılara hedef olan Ahıska Türkleri, 'Azerbaycanlı' olarak adlandırılarak 'Azerbaycanlı' kimliği içinde eritilmeye çalışılmış, 'Türk' milliyeti Sovyet milliyetler politikası çerçevesinde resmen tanınan milliyetlerden sayılmadı.
Gürcistan, Ahıska Türklerinin 'Türk' değil, 'Müslümanlaştırılmış Gürcüler' oldukları tezini öne sürmeye başlamıştır. Kimliklerine yönelik yapılan tüm müdahalelere rağmen Ahıska Türkleri kendilerini 'Türk' olarak tanımlamaktan vazgeçmedi.
İkinci Dünya Savaşı'na kadar askere alınmayan Ahıska Türkleri, savaş başlayınca askere alınmış, yaklaşık 40 bin Ahıska Türkü silah altına alınarak cepheye gönderilmiş, kalanlar ise demir yolu inşaatında çalıştırıldılar.