Tarihe tanıklık eden Osmanlı eserleri
Üç kıtada asırlar boyu hükmeden cihan devleti Osmanlı, Türk-İslam sanatını geliştirerek tüm dünyada şaheserlerini ortaya koydu. Dünya sanat tarihinde de önemli bir yere sahip olan Osmanlı, gittiği her yere, yüzyıllar geçse de silinmeyecek izler bırakarak medeniyetinin köklerini saldı. İşte sizler için tarihe tanıklık eden Osmanlı eserlerini derledik.
MÜSLÜMANLARIN BATI'YA CEVABI
Bazı söylentilere göre, Roma'da, Katolik dünyası 1506'da yapımına başlanıp 1605 yılında tamamlanan Saint Pietro, bugünkü Vatikan'ın merkezi olan kilisenin yapımına başlamıştı. Hristiyan dünyası İslam dünyasına karşı bu yapının kutsiyetini ve bir kalkan olduğunu söylüyordu. Haşmetli bir yapı ve Hristiyanlığın en büyük simgesi olarak bu dinin merkezi, Vatikan'da inşa edilen Sen Pier Kilisesine karşılık yapılmış Selimiye Camii. Selimiye, direkt Hristiyan dünyasına cevaptı.
Osmanlılar tarafıından "kandil bahçesi" adıyla padişahın has bahçelerinden biri olarak kullanılan Küçüksu ve çevresini IV. Murad'ın (1623-1640) çok sevdiği ve buraya "Gümüş Selvi" adını verdiği bilinir.17. yüzyıldan başlayarak çeşitli kaynaklarda "Bağçe-i Göksu" adıyla geçen yörede, özellikle 18. yüzyıldan başlayarak yoğun bir yapılaşma izlendi.
PADİŞAHLARIN KANDİL BAHÇESİ
Sultan I. Mahmud Döneminde (1730-1754) Divittar Mehmed Paşa, padişah için bu hasbahçenin deniz kıyısına iki katlı ahşap bir saray yaptırdı, bu yapı III. Selim (1789-1807) ve II. Mahmud (1808-1839) dönemlerinde de onarılarak kullanıldı.
Sultan Abdülmecid döneminde eski ve ahşap yapıyı yıktırılarak yerine bugünkü kasrı yaptırıldı. 1857`de hizmete giren yeni Küçüksu Kasrı'nın mimarı Nikogos Balyan'dı. Bodrumuyla birlikte üç katlı olan kasır, 15x27 m.lik bir alan üzerine yığma tekniğiyle ve kargir olarak yapılmıştı. Bodrum katı kiler, mutfak ve hizmetçilere ayrılmış, diğer katlarsa bir orta mekâna açılan dört oda biçiminde düzenlenmişti.
PADİŞAHLARIN DİNLENME ALANI
Geleneksel Türk evi plan tipini yansıtan kasır, genellikle dinlenme ve av amaçlı olarak kullanılan bir "biniş kasrı" niteliğindeydi. Devlete ait diğer saray yapılarının tersine yüksek duvarlarla değil, dört yönde kapısı olan ve döküm tekniğiyle yapılmış zarif demir parmaklıklarla çevriliydi. Küçüksu Kasrı, Dolmabahçe ya da Beylerbeyi sarayları gibi sürekli yaşanmaya yönelik bir amaç taşımadığından dolayı yatak odası gibi mekânlara gereksinim duyulmamış, bugün görülen yatak odalarıysa Cumhuriyet Dönemi'nde devlet ileri gelenlerinin kullanması için düzenlenmişti.