Tarihte bugün: 3 Ekim 1912'de Sebilürreşad'da çıkan haberler
Yayın hayatına başladığı günden itibaren Müslümanların birliğini savunan Sebilürreşad; Afganistan'dan Hindistan'a, Japonya'da Buhara'ya kadar dünyanın dört bir yanında bulundurduğu yazarlar sayesinde o bölgelerle ilgili sağlıklı haberlere yer verdi. Yazı kadrosunda Mehmet Akif, İsmail Hakkı, Mehmet Tahir, Abdürreşid İbrahim gibi isimlerin yer aldığı dergi, İslam aleminin uyanması ve yükselmesi için çalışmayı en mukaddes görev kabul etti. Sizler için 3 Ekim 1912'de Sebilürreşad'da çıkan haberleri derledik.
Giriş Tarihi: 03.10.2020
09:22
Güncelleme Tarihi: 03.10.2023
09:50
REZİL ESERLER HAKKINDA -SAFVETÎ KEMAL
📌 Pek çok defalar söylenildi, bin telehhüfler, sad-hezâr hayflarla haykırıldı ki, bu millet ahlâka, ahlâk-ı fâzılaya nâil olmak çarelerini taharrî yolunda bütün mevcudiyetini, olanca vüsat-i iktidar ve kuvve-i müfekkiresini sarf etmelidir. Şu son zamanlarda pek ziyade çığırından çıkmış olan ahlak-ı necibemizi bütün bütün kayıp olmuş görmekten tevakki ve tehaşi eylemelidir.
▶ Evet, kemâl-i teessürle itiraf etmeliyiz ki, bugünkü ahlâk ve seviye-i idrak ü irfanımız bir dereke-i süflâ-yı hîçîye doğru sürüklenmek istidadını gösteriyor. Neden saklayalım?! Ne için ulu orta söyleyivermeyelim?! Ahlâk namına, irfân ve iz'ân namına tefahür edecek, gururlanacak bir derecede değiliz. Ne erkeklerimizde, ne de kadınlarımızda onu düzeltmek, metîn ve rasîn esaslara rabt eylemek fikri uyanamadı, bir türlü uyanmak emarelerini de gösteremedi. Bu vâdîde çalışanlarımızın, çalışmak isteyenlerimizin teşebbüsât-ı lâyıka ve muhıkkaları bir dâire-i mahdûdiyyette kaldı.
📰
Sad-hezâr: Yüz bin Telehhüf: Mahzun olmak Ahlâk-ı fâzıla: Faziletli huylar Taharrî : Aramak, araştırmak Vüsat : Genişlik Tehaşi : Korkup çekinme, sakınma Süflâ : Daha alçak, adi
📌 Onlar bir taraftan metîn-i ahlâk için teşmîr-i sâk-ı gayret etmekteler iken diğer taraftan bârân-ı belâ gibi yağdırılan darbeler, bî-muhâbâ edilen itirazlar o temelleri de yıktı, harâb etti. Onun içindir ki, bugün elimiz böğrümüzde vâlih ü hayrân kaldık ve daha da şaşacağız ve didineceğiz! Bir kere maarifimize bakalım; yok… Seviye-i irfanımıza güvenmek isteyelim, o da yok. Sanat ve ticaretimizi ele alalım, o hiç yok.
▶ İstinâd etmekliğimiz lazım gelen noktalarımız: Ahlâk ve irfan… O da yukarıda söylediğimiz gibi ağlanacak bir raddede… O hâlde ne yapmalıyız? Başımızı taşlara çarpa çarpa ölmeli miyiz; hayır!? Bu millet yaşayacaktır ve yaşamak için mevcudiyetini muhafaza etmektedir . Fakat yaşamak için de bir sâik-ı manevîye muhtacız: İşte o da ahlâk...
▶ Üç yüz bu kadar seneden beri mevcudiyet-i maddiye ve ma'neviyyesini muhafaza etmekte olan bu millet-i necîbe üç-beş erâzilin, beş-on yardakçının bâzîçe-i ihtirâsı olamaz; ihtirâsât-ı nefsâniyye yolunda, on paralık bir istifade uğurunda koca bir milletin, ahlâkını bozmak için irtikâb edilen, edilmekte olan hıyânet ve denâetlere artık tahammül edilemez.
📰
*Teşmîr : Çivileme, mıhlama Bârân-ı belâ: Bela yağmuru Bi-muhâbâ: Korkusuz Vâlih : Şaşırmış Sâik-ı manevî: Sevk eden, götüren Bâzîçe : Oyuncak, eğlence İrtikâb : Bekleme, gözleme Denâet : Alçaklık, çok fena hareket
Müslümanlar roman yazabilir mi?
▶ Bugün, meydan-ı istifâdeye vaz' olunan, binlerce liralar sarfıyla eyâdî-i istifâzaya tevdî' kılınan ciddî, ahlaki eserler kütüphanelerimizin camekânlarında gubâr-ı nisyâna atılmış duruyor ; göz nurları dökülerek ve milletin istikbâl-i irfanı düşünülerek bunca fedakârlıklar ihtiyarıyla yazılan tarihlere, hissî ve ictimâî eserlere el bile sürülmüyor; yazık...
▶ Öbür yanda birkaç gürûh-ı erâzilin üç beş kuruş kapmak için yazarak pazar-ı sefâhete çıkardıkları hezeyânnâmeler kapışılıyor. Öyle bir satış, bir rağbet-i mecnûnâne ki, insanın ahlâk namına, terbiye-i medeniyye namına ağlayacağı geliyor . Bu türrehâtnâmeler için matbûât sütunlarında görülen tel'înler, protestolar kâr etmiyor. Yazan, satan utanmıyor; okuyan asla...
▶ İsimleri işitilirken bile erbâb-ı vicdan ve terbiyetin yüzlerini kızartan bu menhûs ve müstekreh resimli kitapların arkası ne vakit kesilecek, yerlerine ne vakit ciddî ve ahlaki eserler kaim olacak ya Rabbi?!
▶ Ahlâk-ı umûmiyyeye tecâvüz şeklini alan bu uygunsuzluklar ne vakit hükûmetin nazar-ı dikkat ve basîretine ilişecek... İşte hep düşündüklerimiz, büyük bir heyecan ve endişe içinde beklediğimiz şeyler…
📰
*Eyâdî : Sebepler, nimetler İstifâza : Feyizlenme Tevdî : Birisine bırakmak, emanet etmek Gubâr : Toz Nisyân : Unutma Hezeyânnâme : Saçmalıklar kitabı Tel'în : Lanetlemek Menhûs : Uğursuz Müstekreh : Tiksindirici
📌 Bugün mektep çocuklarından tutunuz da bir kısım züppe taslaklarına varıncaya kadar ellerinde Kanlı Zifâflar, Fâhişeler, Gıcırtılar. Heyecanlı Dakikalar ve daha bilmem Anahtar Delikleri filânlar… H âlbuki bugün eyâdî-i iftiharımızda birer güldeste-i maârif gezdirmeliyiz. Hatta gümüşlü bastonlara, lüzûmsuz âlâyişlere mukabil ellerde, kollarımızda hazâin-i irfân taşımalıyız. Bu milletin i'lâ-yı şân u şerefine yaranmalıyız. Yoksa bu hâk-i pâk-i vatana misk ü anber-i edeb ü irfân tohumu yerine ısırgan zerreleri ekersek esfelü's-sâfilîn-i zevâle doğru gittiğimiz gündür. Acaba o zavallılar, Karyolada İntizâr Dakikalarını yazmak rezaletini irtikap eden genç beyinler bilmiyor ve anlamıyorlar mı ki, bu millet artık bir terbiye-i irfân ve kemâle muhtaçtır! Bunları derk etmek hâssasını hiç de tatmamışlar mıdır ki, bir memleketin i'tilâ-yı şükûh u şevketi muhâfaza-i hüsn-i ahlâk sâyesindedir! Bu gibilere ne için iğmâz-ı ayn edildiğini, kânun-ı mahsusunda böyle edânîyi tecziye ve teşhîre müteallik mevâdd-ı mahsûsa var iken devâir-i âidesinin neden bu hususta müsâma-hakârâne davrandığını anlamak istiyoruz.
Çünkü: Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir!
Safvetî Kemal
📰
İftihar : Övünme Âlâyiş : Bulaşıklık, bulaşma İ'lâ : Yükseltmek irtikap : Kötü iş işleme Derk etmek : Anlamak İ'tilâ : Yükselmek, yukarı çıkmak. Şükûh : Ululuk, celal İğmâz-ı ayn: Göz yummak Mevâdd : Kanunlar
Hikmet şairi Nabi'den ahlaki öğütler
📌 Memleketimizdeki siyasi fırkaların rüesası bir beyanname yazarak hükûmete el birliğiyle yardım etmeye karâr verdiklerini, vatanın haricî düşmanlarına karşı durmak için hiçbir fedakârlıktan geri durmayacaklarını ilan edeceklermiş. Zâten fırkalardan biz de başka türlü bir hareket beklemiyorduk. Sebîlürreşâd kendisinin kat'iyyen bî-taraf olduğunu şimdiye kadar takip ettiği meslek ile kari'lerine anlatmış, hem o meslekte sonuna kadar sebat edeceğini sırası geldikçe söylemiştir. Ancak vatanın maruz olduğu böyle vâsi' bir hücûm karşısında diğer matbûât arkadaşlarımızın da artık fırka taraftarlığına, tehlike atlayıncaya kadar olsun, veda etmelerini an-samîmi'l-kalb niyâz ederiz.
▶ Gazetelerin birbirlerine karşı kullanmakta oldukları ağır lisan dün hayli i'tidâl kesbetmiş idi. Bununla beraber yine arada hiss-i infiâle kapılmaktan kalemlerini büsbütün alamıyorlar! Gerek fırkaların, gerek o fırkalara mensup gazetelerin tamamıyla birleştiği hâric nazarında sabit olur olmaz, tehlikenin onda dokuzu atlamış demektir. Zîrâ Osmanlıların düşmandan yılar, muhârebeden çekinir bir millet olmadığı; "Harp isteriz!" yaygaralarıyla Avrupa âfâkını çınlatan düşmanlarımızca pek malumdur.
📰
*Kari ': Okuyucu Vâsi': Geniş An-samîmi'l-kalb: Can ve gönülden Kesbetmek : Kazanmak İ'tidâl : Yumuşaklık Âfâk : Ufuklar
Türklerin Balkanlardaki ilerleyişi