Arama

Tarihte bugün; Sebilürreşad'da çıkan haberler

Sebilürreşad, çıktığı ilk günden itibaren İttihad-ı İslam düşüncesinin savunucusu ve milli mücadelenin destekçisi olmuştu. Müslümanların başarı sırrından İngiltere'yi korkutan dayanışmaya kadar tüm İslam coğrafyasından çeşitli haberler yayınladı. İşte sizler için 17 Ramazan-ı Şerif 1331 tarihinde Sebilürreşad'da çıkan yazıları derledik.

  • 2
  • 18
TEFSÎR-İ ŞERÎF
TEFSÎR-İ ŞERÎF

Allahu Zülcelâl, Nebiyy-i Muhterem Efendimiz'e (as) buyuruyor ki: "Dünyaya ait işlerde iyi düşün, taşın; ashabınla müşâverede bulun. Bir kere de kararını verdin, azmi ele aldın mı, artık hemen Allah'a tevekkül ile o işi yapmaya bak."

Azim... Tevekkül... İşte Müslümanlığın iki azîm rüknü. Bunlar olmadıkça İslâm için istikrar imkânı yoktur. Şurası da unutulmamalıdır ki: "Ne yalnız başına azim; ne de azim olmaksızın tevekkül hiçbir zaman kâfi değildir."

  • 3
  • 18
MÜSLÜMANLARIN BAŞARI SIRRI
MÜSLÜMANLARIN BAŞARI SIRRI

Müslümanların vaktiyle gösterdikleri harikalar hep bu iki rükne sarılmaları sayesinde idi. Evet, seksen seneyi geçmeyen; milletlerin hayatına göre pek kısa addolunmak lâzım gelen bir zaman zarfında, memleketin bir ucu Pirene dağlarına, diğer ucu Çin surlarına dayanmıştı ki bu müthiş muvaffakiyetin sırrı: Cemâat-i müslimînin sarsılmaz bir azim, yıkılmaz bir tevekkül ile mücehhez, kahraman yürekli efrattan teşekkül etmiş olmasından başka bir şey değil idi. Tevekkülü bir nakisa, daha doğrusu bir rezile addederek, bugünkü Müslümanları onunla itham etmek kadar sersemlik olamaz.

  • 4
  • 18
TEVEKKÜLLE TEMBELLİK ARASINDA FARK
TEVEKKÜLLE TEMBELLİK ARASINDA FARK

Çünkü evvelâ tevekkül gayet büyük bir seciyedir; saniyen bizler o seciyeye veda' edeli pek çok oldu! Şurasını da söyleyelim ki: Biz tevekkülün manayı hakikisini murat ediyoruz. O da meşru bir gayeye, meşru bir maksada doğru yürürken hiç fütur getirmemek; tevfîk-i ilâhînin tecellisinden emin olarak muttasıl ilerlemektir.

Görülüyor ki, tevekkül ile atâlet iki müntehâdır. Zaten Cenâb-ı Hakk'ın emrettiği tevekkül de budur. Şeyh Muhammed Abduh'un dediği gibi, kaza ve kader akidesi Cebrîlik, şenaatinden tecerrüd ederse azim, cüret, istihkar-ı hayat şecaat gibi secâyâ-yı fâzılanın kâffesi, bu akidenin etrafında pervane gibi dönmeye başlar.

  • 5
  • 18
“ONLAR SİZİN TUTTUĞUNUZ YOLU BIRAKTILAR!”
ONLAR SİZİN TUTTUĞUNUZ YOLU BIRAKTILAR!

Ey, şu tekrîm-i ilâhîye mazhar olan eslâf-ı güzîn! Acaba mezarlarınızın yarıklarından bakıp da ahlâfınızın bugünkü halini görüyor musunuz? Ah! Onlar sizin tuttuğunuz yolu bıraktılar; girîve-i dalâle saptılar; fırka, şîa münâzaâtı içinde târumâr olup duruyorlar! Öyle bir acze, öyle bir meskenete, öyle bir zillete düştüler ki: Yürekler dayanmaz, ciğerler pâre pâre olur! Toprağınızda bir bakıyye-i rûh yok mudur ki, hurûş etsin de ölmüş kalpleri uyandırsın; dalâle sapmış fikirleri yola getirsin!

Mehmet Akif

Müşavere: Danışma
Muvaffakiyet: Başarılı olma, başarı
Mücehhez: Yapacağı iş için gerekli her türlü malzeme ile donanmış, hazır duruma getirilmiş, donatılmış.
Efrat: Fertler
Nakisa: eksiklik, noksan
Fütur: Bezginlik, usanç, bıkkınlık
Atalet: Hareketsizlik, boş durma, tembellik
Müntehâ: Son nokta, son, nihâyet
Şenâat: Kötülük, fenâlık, alçaklık
Tecerrüd:Uzaklaşma, soyutlanma
Şecaat: Yiğitlik, yüreklilik, cesaret
Eslâf-ı güzîn: bizden evvel gelenler
Ahlâf: Gelecek nesiller

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN