Tarihte iz bırakan 30 mektup
Geçmiş yıllarda, teknolojinin henüz dünyayı "küresel bir köye" çevirmediği dönemlerde, insanların kalplerindekini dile getirdiği, uzak mesafelerden özlemlerini giderdiği aracılardı mektuplar. Gurbetliğin acısı, savaşın ortasında sevdanın en şiddetlisi, idam emri verenlere tevazuyla verilen bir cevap, yakın dostların muhabbeti ya da bir siyasi liderin emaneti… Şairlerden yazarlara, ressamlardan askerlere, devlet başkanlarından sultanlara, ünlü isimlerin kaleme aldığı 30 mektubu sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 19.03.2019
10:16
Güncelleme Tarihi: 19.03.2019
10:31
Halid Ziya Uşaklıgil’den Tevfik Fikret’e
Monşer
Geçen gün yine idareye uğradım. Sizi yine bulamadım. Bir kere çoktan beri görmediğim görmek istiyordum. İkincisi, yine çoktan beri İhsan Bey'e (Ahmet İhsan Tokgöz) açmak istediğim bir soğuk meseleyi, para meselesini aracılığınızla havale edecektim.
Mai ve Siyah bitiyor. Ayrıca kitap olarak da basıldı. Bunun maddî yanı üzerine bir söz olmadı. Ben doğrudan İhsan Bey'le bunun üzerine görüşmekten ne yalan söyleyeyim utanıyorum. Ara yere bir aracı girince utanç da hafifleyecek gibi sanıyorum.
Sabahattin Ali’den Ayşe Sıtkı’ya
"Hapishane ve yalnızlık beni maziye ve hatıralara çok bağladı.
Saatlerce bir köşede oturup ömrümün muhtelif safhalarını bir film gibi gözlerimin önünden geçiriyorum. Hem de sisli bir film gibi: Çünkü bu muhtelif levhalar gözümün önünden geçerken dudaklarım eski ve yeni birçok şarkılar mırıldanıyor.
Zaten eski hatıraların dimağımda canlanmasını temin eden bu şarkılardır. Bunlar bana birçok zamanları, birçok yerleri, birçok şahısları hatırlatırlar.
Herhangi bir vesileyle veya hiç farkında olmayarak bu şarkılardan birini mırıldanmaya başlayınca bütün ihtisas ve heyecanları ile mazinin muayyen bir devrini yaşıyorum, sana bu şarkıların şöyle bir listesini yapayım, sayfaları doldurmuş olurum. Evvela ilk âşıklığımdan başlayayım… "
"Yaşıyorum - özellikle şimdi ölüm yaklaşımını açıkça hissettiğimde - ne hissettiğimi ifade etmek için başka bir şeyden daha güçlü hissettiğimi hissediyorum ve bence bu konudaki son derece önemli bir şey, yani bizden vazgeçme dediğimiz şey; zorla tüm muhalefet, gerçekten basitçe, sofistike tarafından tersine çevrilmemiş sevgi yasasının doktrini anlamına gelir.
Aşk ya da başka bir deyişle, erkek ruhlarının birliğe doğru itilmesi ve bunlardan kaynaklanan birbirine itaatkâr davranışlar, her insanın kalbinin derinliklerinde bildiği ve hissettiği gibi, en yüksek ve gerçek hayat yasasını temsil eder.
Çocuklarda en açık bir şekilde görüyoruz ve dünya düşüncelerinin yalan ağına karışana kadar bilir… Herhangi bir güç kullanımı sevgiyle bağdaşmaz."
Stefan Zweig’dan bütün dostlarına
"Kendi isteğimle ve aklım başımda olarak hayatıma son vermezden önce son bir borcu yerine getirmek isteği yakamı bırakmıyor . Bana ve çalışmaları için böylesine güzel ve konuksever bir davranışla başımı dinlemek olanağını sağlamış eşsiz Brezilya'ya bütün içtenliğimle borçluluğumu belirtmek isterim.
Bu ülkeyi, her gün biraz daha fazla sever oldum. Konuştuğum dilin dünyasını yitirdikten ve düşünce dünyamın yurdu Avrupa, kendini yıkıp yaktıktan sonra, hayatımı temelinden yepyeni ve severek buradan daha başka bir yerde kuramazdım ."
Enver Paşa’dan Naciye Sultan’a
"Naciyeciğim, sevgili sultanım, cici efendiciğim!
Bugün pek sıkıntılı bir hava, tuhaf bir sis, güneş görünmüyor. Düşmandan bir hareket yok. Fakat henüz sabahtır…
İşte efendiciğim, hemen şu satırları yazarak mektubumu kapatıyorum ve içine her gün sana topladığım buranın yabani çiçeklerinden maada, kaç gecedir altında yattığım karaağaçtan kopardığım ufak bir dalı leffediyorum.
Seni öper, sever, kucaklar, bu mevcudiyet-i maddiyemle aşk ve iştiyakımla sarılarak Hüda'nın birliğine yavrularımla beraber emanet ederim ruhum efendiciğim.
Karaağaca çakımla ismini yazdım.
Enver'in…"