Tarihte iz bırakan 30 mektup
Geçmiş yıllarda, teknolojinin henüz dünyayı "küresel bir köye" çevirmediği dönemlerde, insanların kalplerindekini dile getirdiği, uzak mesafelerden özlemlerini giderdiği aracılardı mektuplar. Gurbetliğin acısı, savaşın ortasında sevdanın en şiddetlisi, idam emri verenlere tevazuyla verilen bir cevap, yakın dostların muhabbeti ya da bir siyasi liderin emaneti… Şairlerden yazarlara, ressamlardan askerlere, devlet başkanlarından sultanlara, ünlü isimlerin kaleme aldığı 30 mektubu sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 19.03.2019
10:16
Güncelleme Tarihi: 19.03.2019
10:31
"Yaşıyorum - özellikle şimdi ölüm yaklaşımını açıkça hissettiğimde - ne hissettiğimi ifade etmek için başka bir şeyden daha güçlü hissettiğimi hissediyorum ve bence bu konudaki son derece önemli bir şey, yani bizden vazgeçme dediğimiz şey; zorla tüm muhalefet, gerçekten basitçe, sofistike tarafından tersine çevrilmemiş sevgi yasasının doktrini anlamına gelir.
Aşk ya da başka bir deyişle, erkek ruhlarının birliğe doğru itilmesi ve bunlardan kaynaklanan birbirine itaatkâr davranışlar, her insanın kalbinin derinliklerinde bildiği ve hissettiği gibi, en yüksek ve gerçek hayat yasasını temsil eder.
Çocuklarda en açık bir şekilde görüyoruz ve dünya düşüncelerinin yalan ağına karışana kadar bilir… Herhangi bir güç kullanımı sevgiyle bağdaşmaz."
Stefan Zweig’dan bütün dostlarına
"Kendi isteğimle ve aklım başımda olarak hayatıma son vermezden önce son bir borcu yerine getirmek isteği yakamı bırakmıyor . Bana ve çalışmaları için böylesine güzel ve konuksever bir davranışla başımı dinlemek olanağını sağlamış eşsiz Brezilya'ya bütün içtenliğimle borçluluğumu belirtmek isterim.
Bu ülkeyi, her gün biraz daha fazla sever oldum. Konuştuğum dilin dünyasını yitirdikten ve düşünce dünyamın yurdu Avrupa, kendini yıkıp yaktıktan sonra, hayatımı temelinden yepyeni ve severek buradan daha başka bir yerde kuramazdım ."
Enver Paşa’dan Naciye Sultan’a
"Naciyeciğim, sevgili sultanım, cici efendiciğim!
Bugün pek sıkıntılı bir hava, tuhaf bir sis, güneş görünmüyor. Düşmandan bir hareket yok. Fakat henüz sabahtır…
İşte efendiciğim, hemen şu satırları yazarak mektubumu kapatıyorum ve içine her gün sana topladığım buranın yabani çiçeklerinden maada, kaç gecedir altında yattığım karaağaçtan kopardığım ufak bir dalı leffediyorum.
Seni öper, sever, kucaklar, bu mevcudiyet-i maddiyemle aşk ve iştiyakımla sarılarak Hüda'nın birliğine yavrularımla beraber emanet ederim ruhum efendiciğim.
Karaağaca çakımla ismini yazdım.
Enver'in…"
Efendim, benim canımdan aziz olan valideciğim,
Geçenki aldığım mektubunuzda bir yıldan beri hasta olduğunuzu bildirmiş idiniz; lâkin bundan anladığıma göre canınızla uğraşır mertebeye gelmişsiniz. Öyle ise efendim, niçin bu zamana kadar bildirmediniz? Eğer bildirmiş olsaydınız çarçabuk tahsilin arkasını alıp şimdiye dek Âsitâne'ye (İstanbul'a) gelirdim çünkü bundan mukaddem (önce) daha kolaylıklar var idi; her ne ise şu günlerde işimi bitirmek üzereyimdir. Eğer hastalığınız pek ağırlaşıyor ise tez bize yazın. Tâ ki avdet etmenin çaresine bakayım; amma yine siz ihmal buyurmayıp şu hastalıktan kurtulmaya çalışın. Vücut sağ olmadıktan sonra, mal ve mülkü ne yapmalıdır?
Leonardo da Vinci’den Milano Dukası Antonio Sfroza’ya
"Savaş araçları yapmakta usta geçinenlerin yaptıklarını artık yeteri kadar gördüğüm için, benim sayın efendim, kimseye taş atmadan, gizlerimi açarak düşüncelerimi anlatmaya çalışacağım:
1. Çok hafif, güçlü, çok kolaylıkla taşınabilir, rahatça kaldırılıp konar köprü sistemlerim var. Düşman köprülerini yıkacak ve bozacak yöntemleri bilirim.
2. Kuşatılan bir yerin hendeklerindeki suyu boşaltmasını; sayısız köprüler, merdivenler ve bunlar gibi savaşla ilgili başka araçlar bilirim.
3. İstenen bir yere hiç gürültü çıkarmadan gitmek için gizli ve dolambaçlı yollar yapmasını bilirim."