Tarihte iz bırakan 30 mektup
Geçmiş yıllarda, teknolojinin henüz dünyayı "küresel bir köye" çevirmediği dönemlerde, insanların kalplerindekini dile getirdiği, uzak mesafelerden özlemlerini giderdiği aracılardı mektuplar. Gurbetliğin acısı, savaşın ortasında sevdanın en şiddetlisi, idam emri verenlere tevazuyla verilen bir cevap, yakın dostların muhabbeti ya da bir siyasi liderin emaneti… Şairlerden yazarlara, ressamlardan askerlere, devlet başkanlarından sultanlara, ünlü isimlerin kaleme aldığı 30 mektubu sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 19.03.2019
10:16
Güncelleme Tarihi: 19.03.2019
10:31
Franz Liszt’ten Kontes Marie d’Agoult’a
"Gazetelerden öğrendiğiniz gibi Sultan Abdülmecid bana nazik saygısını ve ücret olarak para (100 louis) ile elmas işlemeli bir kutu ve elmaslarla bezenmiş nişan-ı iftihar verdi.
Şöhretim hakkında çok şey biliyor olmasına şaşırdığımı itiraf edeceğim. Ben oraya varmadan uzun zaman önce Avusturya elçisine ve kendi müzik direktörü Donizetti'ye beni gemide karşılamalarını ve alıp derhal Çırağan Sarayı'na getirmelerini emretmiş."
"Sevgi, insanlığı tüm hastalıklardan kurtarmanın tek yoludur ve onun içinde de insanlarınızı köleleştirmekten kurtarmanın tek yolu vardır…
Sevgi ve kötülük yapanlara karşı zorlu direniş, tümüyle duyuları yok etmek için böyle bir karşılıklı çelişkiyi içerir ."
Cemil Meriç’ten Lamia Hanım’a
"Gönlüm bir ışık tufanı içinde. Mektupların gök kubbem, kelimelerin bir yıldız yağmuru.
Bana öyle geliyor ki yalnız mektubunu okurken, yalnız seni düşünürken, yalnız sana yazarken yaşıyorum. Aşkımızın kitaplardakine benzer tarafı yok. Kanunların, mevsimlerin dışında.
Neden hislerini gizleyeceksin? Aynı anları yaşamıyor muyuz? Göğüs boşluğumda senin kalbin de çarpıyor. Sen ağlarken ben de ağlıyorum."
"Ben barış için mücadele etmek istiyorum. İnsan savaş hizmetini reddetmediği sürece hiçbir şeyin savaşları ortadan kaldırması mümkün olmayacaktır.
İnsanın inandığı bir şey, örneğin barış uğruna ölmesi, inanmadığı, örneğin savaş gibi bir şey yüzünden acı çekmesinden daha iyi değil mi?
Ders kitaplarımız savaşı yüceleştirmekte, dehşetlerini ise anlatmamaktadır. Bu yöntemlerle çocuklara nefret aşılanıyor.
Ben onlara barışı öğretmek istiyorum, nefreti değil; sevgiyi öğretmek istiyorum, savaşı değil! "
Goethe’den Kontes Auguste Stolberg’e
"Ad koymadığım aziz kişiye,
Değerlim
- sizi adlandırmak istemiyorum; dost, kardeş, sevgili, nişanlı, eş gibi adlar ya da bütün bu adların bileşimini içeren bir söz, yalın duygu yanında ne anlam taşır ki…
-daha fazla yazamayacağım, mektubunuz beni garip bir anımda yakaladı.
Elveda, hemen ilk anda!"