Tarihteki ilk saatler nasıl çalışıyordu?
İşimiz, dileklerimiz, umutlarımız, hayallerimiz ya da korkularımız ne olursa olsun zaman daima akıyor. İster girmekten korktuğumuz bir sınav, ister önemli bir mülakat yahut bir seyahat olsun, başladığı ve bittiği bir an mutlaka olacak. "Zaman" ilk çağlardan bu yana üzerinde çok düşünülen, insanoğlunun ölçmek için asırlarını harcadığı bir kavram. Peki, geçmişte zaman ne için ve nasıl ölçülüyordu? Bu uğurda çaba gösteren ilk âlimler kimlerdi?
Giriş Tarihi: 20.10.2018
13:07
Güncelleme Tarihi: 20.10.2018
13:10
ZAMAN İLK OLARAK ‘SU’ İLE ÖLÇÜLDÜ
Alt kısmındaki borudan akan suyun miktarını ölçen çizgilere sahip basit bir vazodan ibaret olan klepsydra saatleri, MÖ 1500 yılından önce Mısır'da kullanılıyordu.
Diğer kadim bir su saati, gatika-yantra, dibinde küçük bir delik bulunan yarımküre şeklinde, genellikle bakır ya da Hindistan cevizinden yapılan küçük bir kâseden ibaretti.
SU SAATİ NASIL ÇALIŞIYORDU?
Büyük bir su kazanında yüzdürülen kâse yavaş yavaş dolarak suya batıyor; kâsenin dibe ulaştığında çıkardığı sesi duyan muvakkit, kâseyi ilk konumuna getirerek saati yeniden kuruyordu.
Budist ve Hindu tapınaklarında çok yaygın kullanılan bu düzenek, sonraki dönemlerde Hindistan'daki Müslüman camilerinde de yaygınlaşmıştır.
İLK SAATLERİN MUCİDİ EL CEZERÎ
Zaman konusunda asıl hikâye, 13'üncü yüzyılda kullanılan su saatleri ve El Cezerî adındaki Diyarbakırlı dâhiyle başlıyor.
Dindar bir Müslüman ve son derece becerikli bir mühendis olan El Cezerî, otomatik makine mefhumunun ilk tohumlarını attı. El Cezerî, Eski Yunanlı ve Hintlilerin bilimsel buluşları ile makine tarihi başta olmak üzere eski medeniyetlerden ilham aldı.
Tüm çağdaşları gibi, El Cezerî de ünlü Arap atasözünden etkilenmiştir: "Zaman kılıç gibidir, kılıçla kesmesini bilmeyen kılıçla kesilir!"
“İCATLARINI RESİMLENDİREN BİR KİTAP DERLE”
1206 yılına gelindiğinde El Cezerî, Diyarbakır'da Artuklu sultanlarının hizmetinde olduğu bu dönemde, her şekil ve ebatta saatler yapmış bulunuyordu.
Dönemin sultanı Selahaddin Eyyubi'nin oğlu olan Nasîrüddîn, El Cezerî'ye şöyle demişti: "Vakit ve emek sarf ederek eşi benzeri görülmemiş makineler vücuda getirdin. İsterim ki bu eserlere harcadığın vakit ve emek zayi olmasın. Bunun için senden isteğim şudur ki, benim için, ayrı ayrı icat ettiğin her şeyi bir araya getiren ve seçtiğin icatlarını resimlendiren bir kitap derleyesin."
MÜHENDİSLER İÇİN PAHA BİÇİLMEZ BİR KAYNAK
Artuklu hükümdarının bu isteğinin meyvesi, Olağanüstü Mekanik Araçların Bilgisi Hakkında Kitap adlı eser oldu.
Su saatleri dâhil olmak üzere, altı ayrı kategori altında elli kadar mekanik aletin tarif edildiği bu kitap, farklı alanlarda çalışan mühendisler için paha biçilmez bir kaynak haline geldi.